Her sabah evden çıkarken kirlenmiş kaldırımların ve yeni yamalı asfaltların üzerine basarak ve bu kaldırımla asfaltlara bakarak yürüyorum. Yağmurlu havalarda kasvet bürünmüş caddeleri dolduran uyku dolu gözlerle ve yıkanmamış yüzlerle insanlar metrolara, otobüs duraklarına akın ediyorlar.
Gözler uykunun mahmurluğu ile fakiri, zengini, öğrencisi, öğretmeni, işçisi, iş verini hepsinin durumu aynıdır.
Koşarak yetişilmesi gereken yerler, binilecek araçlar, hesap verilecek kimseler vardır. Yaşanılan hayat, koşar adımlarla bir telaştır. Soğuklarda üşüyen eller, yorulan ayaklar, endişeler her şeyin önündedir.
Geçim derdi çoktan kuşların güzelliğini, çiçeklerin renklerini ve çocukların gülüşünü unutturmuştur. Şehir bir karmaşa içinde durmadan devinen, değişen, koşan birbirine kalın urganlarla bağlanmış gibi bir değirmen gibi dönen öğütücü olmuştur.
En şaşalı yerlerden, en ücra yerlerine kadar şehirde yaşayan insanların kalbi kırıktır. Yaklaşan kışın soğuğuna direnmeyi öğrenen şehrin insanı, birden bire geliveren bir kaza haberine karşı hazırlıksızdır. İçindeki kırılmışlıkları hafta sonu sinema salonlarında gözyaşına katık yapmayı biliyor ne var ki ailesinde günlerce kalbi kırıkları göremiyordur.
Deniz kenarında balıkçılar, göğün özgürlüğünü hissetmeden asık suratla sigaralarının dumanları altından oltalarını umutsuzca çekiyorlar. Bu balıkçıları yarım yamalak göz ucuyla seyreden yürüyüş saatindekiler, bir mutluluk emaresi olarak değil, bir obezite sorununu gidermek için ıkıla sıkıla adım atıyorlar. Akşam, okuldan dağılan çocukların cıvıltısı bile bu kasvetli havayı dağıtmaya yetmeyecektir.
Gün bitince gerisin geriye evlerinin yolunu tutan yorgun şehirliler, bir günü devirmenin sevincini yaşayacak durumdadırlar mı? Hangi film, hangi dizi onları bekliyor evlerinde? Meyhaneler ne kadar sarhoşu barındırıyor? Camilerden yükselen ezan seslerine kulak kesilen kimler? Eve dönenleri bekleyen kaç güler yüz var?
Yürüyüş saati tamamlandı.
Yataktan kalkıp yüzünü yıkamadan koşan ve kirli kaldırım taşlarının üzerinden koşar adımlarla şehre karışan insana bıkkınlık veren bu kaldırımların görüntüsünü hangi yağmur temizleyecek? Yürüyüş yaparken elimizden, gözümüzden, yüzümüzden dökülen kalp kırıklıklarını kendimiz de görebilecek miyiz? Sevdiklerimiz de görebilecek mi?
Şehrin insanının kalbi kırıktır. Kaçmaya gücü yetmeyen insan şehrin her türlü kırıcılığına boyun eğmektedir. Bir ümitle, sağanak sağanak yağacağını sandığı bir ümitle, bu boyun eğişi ömrü boyunca sürdürecektir.
Ümitlerin arasına sıkışmış kredi kartları asgarî ödemeleri, ev, öğrenim, araba veya tatil harcamalarının taksitleri vardır. Ansızın beklenmeyen bir hastalık yüzünden veya hızla geçip giden gençliğin solgun sayfaları bu ümitlerin gölgesinde kalmıştır.
Sevgi, aşk veya mutluluk hayatımızın neresini ne kadar tutmaktadır? Kendimize yetecek kadar bir dünyayı dolduracak özel hayatımız nerede kaldı? Gençliğimiz, bir şiir kadar güzel, bir çiçek kadar taze varlığımız nasıl kayboldu da şehrin kirlenmiş kaldırımları üzerine döküldü.
Kaçmak isteyip de gidemediğimiz, bırakmak isteyip de terk edemediğimiz şehre ait ne kadar belimizi büken yabancılıklarımız varsa çaresiz hepsi kalbimizi kırmıştır.
İnsan olduğumuz her halimizden belli. Yürüyüş saatleri doldu. Bıkkınlık veren bir serzenişle daima bir ümitle bir sonraki günün yorucu yürüyüşünü çaresiz bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.