Pendik’e yapılan yeni ve güzel meydanda yürüyordum. Çocuk oyun alanından geçerken, parkta oynayan, güneşte iyice yanmış, on bir yaşlarındaki bir çocuk dikkatimi çekti. Esmer çocuğun arkadaşları daha beyaz tenli ve bakımlıydılar. Birlikte salıncakta sallanıyorlardı. Ben de çocuklaştım birlikte eğlendik. Esmer olanına adın ne senin diye sordum.
Ömer, dedi.
Ömer Nerelisin?
Ben Suriyeliyim abi.
Suriye’nin neresindensin? Halep’ten diye cevap geldi. Türkçesi çok güzeldi.
Nerde oturuyorsun Ömer? Gebze’de. Türkiye’de okula gidiyor musun? Hayır. Suriye’de okula gittin mi? İki sene gittim. Biraz Arapça konuşabiliyorum ama yazamıyorum. Türkmen misin? Evet abi Türkmenim.
Ömer, Halep’in kenar mahallelerindenmiş. Abileri sahilde çalışıyormuş… Eline on lira sıkıştırmak istedim.
“Hayır abi, olmaz.” Tepkisiyle karşılaştım.
Ömer bir Türkmen kadar gururlu ve onurluydu. 31 Temmuz akşamı salıncakta doyana kadar sallandı.
Nüfus cüzdanı olmadığı için Türkiye’de okula gidemediğini söyledi. Şimdi bölgesinin sorumlu muhtarları ve eğitimcilerinin onu bir okula kaydetmesini bekliyormuş. Nokta!
***
Adam markette çalışıyormuş. Haftada bir gün tatili varmış. Evde dinleniyormuş. Lise ikinci sınıfa geçen kızına sormuş:
-Kızım tatil başlayalı iki ay oldu. Hiç kitap okudun mu?
Kızı cevap vermiş babasına:
-Baba, sen hiç tatil gününde markete gidip çalışıyor musun ki, ben de tatilde kitap okuyayım?
***
Kadın arabasından indi. Mezarlığın kapısına doğru yöneldi. Kapıdan içeri girerken çantasından eşarbını çıkardı. Başını örttü.
Onu gören arkadaş hemen söylendi:
Arkadaş bu kadın mezarlığa girerken başını örtüyor. Allah’tan korkmuyor da ölülerden mi korkuyor?
El cevap:
Yok kardeşim, yok. O kadın muhtemelen kabristana girince kendisini Allah’ın gördüğünü fark etti. Onun için örtündü. Çünkü kabristanlar ahretin hatırlandığı, Rabbimizle yüzleşilen en hassas; ve de en büyük nasihat yeridir. Kadın, mezarlık kapısından girer girmez dersini kavramış velhasıl…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.