Ülkemizde bir kesimin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini, çocuklarımıza kazandırmayı hedeflediği değerler üzerinden acımasızca eleştirdiği bir dönemde, örneğini belki de sadece filmlerde görülebileceğimiz olaylara şahit oluyoruz.
Yeni doğan bebekleri ölüme götürerek para kazanan terör örgütüne başka hangi ülkede rastlanır acaba? Dünyanın bütün dikkatini İsrail’in yaptığı soykırıma çevirdiği bir dönemde, görevi insanları hayatta tutmak olan bir grup seri katilin işlediği cinayetler en az soykırım kadar acımasız ve düşündürücü niteliktedir. Hangi duygu veya kinle bu kadar gaddar olunabilir?
Elli yıl önce taşeronluğuna, doğu illerimizde bebekleri kurşuna dizerek soyundukları terör örgütü PKK eli ile destek oldukları İsrail askerlerinin, öldürmek için özellikle bebek aradıkları bugünlerde iki eylemin birbirinden ne farkı var diye sormak geliyor içimden.
Terör örgütü üyeliğinden mahkum olan, hapiste olması gerekirken affedilen, yetmezmiş gibi üstüne bir de mesleğe dönmesine izin verilen teröriste, adeta dağda işleyeceği cinayetleri hastanelerde işleme, bebeklerin ölüm çırpınışlarını acımazsızca izleme şansı verilmiş.
Üyesi olduğu terör örgütü zaten bu ülkenin insanına düşman ve en önemli işi de insanlarımızı öldürerek düşmana destek olmaktı. Değerlerimiz dendiğinde saldıranlar şimdi mutlular mı acaba?
Teröristi affederek bu kadar bebek cinayetinin işlenmesine giden yolu açan, kendileri gibi düşünen dönemin cumhurbaşkanı değil de kazaen şimdiki cumhurbaşkanımız olsaydı veya örgütün başı seri katil, sözde doktorun muhafazakâr kesimle bir bağı kurulabilseydi, şimdilerde suskun kalan TTB hangi pankartlarla şehirlerimizi birbirine katardı, hiç düşündünüz mü?
Vatan savunması için sınır ötesi harekâtların yapıldığı bir dönemde; “Savaş bir halk sağlığı sorunudur.” diyerek teröre moral vermeye çalışan Türk Tabipler Birliği’nden bir açıklama beklemek ne kadar da yersiz değil mi? Değer denildiğinde kırmızı görmüş boğa gibi saldıranlardan bir itiraf beklemek ne kadar saflık değil mi? Ne bitmez çilemiz varmış bu memlekette; doktorlarımızı temsil eden TTB, avukatlarımızı temsil eden baro, mühendislerimizi temsil eden TMMO, bir zamanlar öğretmenlerimizi temsildeki sendika…
Şimdi belki anlaşılır bu kurumların, sendikaların, odaların yerli ve milli ellerde olması ne anlam ifade ediyor. Yeni doğan çetesi çökertilirken diğer alanlardaki çetelerin çökertilmesi için mücadele eden İçişleri Bakanlığı ve diğer bütün birimlere; insanımızı değerlerle donatmak için müfredat geliştiren, insanın içindeki canavarı değil, fıtratındaki güzellikleri ortaya çıkarmaya çalışan Milli Eğitim Bakanlığına, bu kendi içeride kökü dışarıda kurumlara karşı destek olmak vatan savunması kadar önemlidir. Birlik beraberliğimizi ve toplumun huzurunu koruyarak, geçmişte yaptıklarıyla ve şimdilerde suskunluklarıyla teröre destekleri aşikâr kurumların kapatılması veya dönüştürülmesinde geç kalınıyor.
Üniversitelerimizi karıştıran, mezuniyet törenlerinde izlemekten utandığımız pankartlarla yürüyen gençlerimize ilham kaynağı olan, zararlı ne varsa yararlı gösteren, sapkınlıkları desteklerken değerlerimize düşmanlık edenlere daha ne kadar tahammül edeceğiz?