• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 14 °C

Yazarlar/Şairler veya Yapmadığı Şeyleri Söylemek

Coşkun Otluoğlu

Şair ve yazarlar geçmişte kitap veya dergilerde kaleme aldıkları yazı ve şiirlerle bizler
için erişilmez rol model bildiğimiz şahsiyetlerdi. Onların tutum ve davranışları, takip edenler
için birer örnekti ve onlar hayranları tarafından ender kimseler olarak görülürdü.
Günümüzde sanatçılar ve futbolcular da gençler için böyle bir cazibeye sahipler. Hele
bir de sosyal medyanın kullanımındaki dayanılmaz güç böyle bir durumu çekim alanı haline
getirdi. Hoş eskiden gazete ve dergilerin magazin sayfaları da bugünkü sosyal medyanın gücü
gibiydi.
Lise ve üniversite yıllarındayken bizim takip ettiğimiz dönemdeki şair ve yazarların
sanki bir dokunulmazlığı vardı; en doğruyu onlar söyler ve en güzel hal ve tavrı sanki onlar
belirlerdi.
Halen de bu algı sürüp gitmektedir ki hayal kırıklığına uğrayana kadar.
Belediyenin öğretmen ve öğrencilere dağıttığı bir romandan yola çıkarak yazarını
aradım. Öğretmenlerle bir söyleşi, bir imza günü tertip etmek istedim. Telefonda görüştüğüm
yazar, bana oğlunun cep telefonunun ve e-postasını verdi.
Geçen zaman içinde yazarın oğlunu ne kadar aradıysam da yazarın oğluna ulaşma
şansım olmadı. Benim cep telefonuma ve e-postama sürekli yazarın kitaplarının reklamı ve
fiyatları gelmeye başladı. Bir söyleşide ne kadar çok kitap satılırsa o oranda indirimden söz
edildi.
Bu benim bir yazarla ilgili ilk hayal kırıklığımdır. Çünkü beni bir pazarlamacı gibi
kullanmaya çalışmış asıl benim hassasiyetimi görmezden gelerek bir tüccar kafasıyla
meseleye yaklaşmış olmasıdır ki zaten söyleşi falan da gerçekleştiremedik.
Diğer hayal kırıklığım da üniversitenin ikinci sınıfında yaşadığımdır.
Yarıyıl tatilinde Erzurum’dan İstanbul’a gelirken çok sevdiğim ve kıymet verdiğim
hocalarımdan biri beni ünlü bir derginin yayın yönetmenine ve sahibine gönderdi.
Her zaman yazılarını okuduğum bir derginin sahibi ve yayın yönetmeni ile tanışacak
olmanın heyecanı ile gittiğim dergide kısa tanışma faslı oldu. Benden Erzurum’a dönerken
derginin yeni sayısının Erzurum aboneleri sayısınca götürmem ve derginin Erzurum
temsilcisine teslim etmem rica edildi. Çünkü bu seferlik benim sayemde posta ve kargo
ücretinden kurtulmuş olacaklardı. Ben de hayırlı bir iş yapacağım düşüncesiyle kabul ettim.
Bu samimiyet karşısında ben de derginin son sayısından talep ettim. Nezaketen de
derginin parasını bir öğrenci olarak çıkarıp takdim ettim. Hatta ne yalan söyleyeyim, “Olur
mu canım sen şu kadar dergiyi yüklenip Erzurum’a götürüyorsun, bizi bu ayki sayının posta

masrafından kurtarıyorsun, öğrenci adamsın, hem de edebiyat bölümünde okuyorsun, bu dergi
sana bizim hediyemiz olsun” diyerek derginin ücretini almayacaklar sandım. Tabii ki böyle
olmadı.
Derginin patronu parayı elimden aldı ve para bütün olduğu için parayı bozamayınca
çalışanlardan birisiyle parayı bozdurmak için yan komşu esnafa gönderdi. Parayı bozup bir
adet derginin parasını benden alıp kalan kısmını geri verdiler.
Yüzden daha fazla paketlenmiş dergiyi -affedersiniz- eşek gibi yüklenerek otobüse
koyup Erzurum’a götürdüm ama gelin bana sorun. Aradan yirmi sekiz yıl geçmiş olsa bile bu
derginin yazarının uydurulmuş Türkçe kelimelerle yazılmış yazılarını gördükçe yirmi sekiz
yıllık bir kırıklık hissederim.
Bu yazarın; ahlak, maneviyat, hak, hukuk, adalet ve insan üzerine yaptığı
konuşmalarını ve yazılarını gördükçe ne kadar boş sözler ettiğini fark ediyorum. Çünkü
ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz denmiştir ki iyi demiştir Ziya Paşa.
Geçelim.
Başka bir büyük yazar da bir seferinde benim de katıldığım bir konferansta kapitalizm
karşısında büyük sözler eden ama konferanstan sonra satılmayan kitaplarının kolileri başında,
kitaplarını taşımak için kamyonetin gelmesini bastonuna dayanarak iki büklüm eğilmiş
beklerken küçüldükçe küçülen, dışarıda mart sağunun karları erirken o, para için gözlerimin
önünde nasıl erimişti.
Bunu de geçelim.
Ne bileyim, yazar ve şair olmak bu mudur? Kendisi gibi olmayanları, kendisi gibi
düşünmeyenleri filden kulelerde oturmakla suçlayanlar, imza gününde kendi kitabını
imzalamak için kuyruğa giren okurunun elindeki kitabın baskısının eski baskı olduğunu
bahane ederek imzalamayan büyük yazar! Bak bu ihtar sana:
“Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. Onların her vadide şaşkın şaşkın
dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” (Şuara Suresi:
224-226)
Tam da kitabın ortasından!

Bu yazı toplam 8857 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113