Esselâmu aleyke ey kalbimin çerağını yakan şamdancı!
Bugün ben senin şefaat etmeni istemeye bile hicap ediyorum. Buna yüzüm yok ey Nebî. On bir ayın sultanı gelmiş, ben âdeta farkında değilim. Onu karşılamadım yirmi adımlık bir mesafeden.
Oruç nedir, ya Muhammed? Ramazan nedir?
Teravih nedir?
Bana bunları anlat bugün, n'olur.
-Ey yetim kalmış ümmetimin, ahir zaman günah ikliminden arınmak isteyen kişi!
Senin orucun, ey nur çiçeği, şu olmak gerek: hani senin kafesindeki, hakikate susamış ruhunu sürekli boğazlayan serseriyi bildin mi?
Hani arzuda sınır tanımayan, istediği her şeyi yapmaya eğilimi olan ve kesretin şaşkın kralını?
Kaybettiği bariz olan yerde dahi muzaffer edâlı kumandan-ı zelîli?
Benim gördüğüm, şu anda seni onun yönettiğidir. Beynini, bir defa ele geçirmiş. Sen de bunun farkındasındır. Aklının, zihninin fıtratını bulandırmış, değil mi? Oraya, ey nur çiçeği, nur mektupları yaz istersen.
-İstiyorum, ya Muhammed. Ortaokul ikinci sınıfa giderken Jules Vallès garibiyle zerkedilmeye başlanan isyan ve nisyan tohumlarını biyolojik zikir toprağından sökmek.
Ama nasıl?
Nasıl?
Nasıl, ey Nebî?
Bana imkânsız görünüyor bu ameliye. Yâ leyteni kuntu turaba! dedirtiyor günahlarımın hacâletli ağırlığı. Senin Rabbine vâsıl olmak istiyor oysa gönül. Ne var ki bu engellere takılır. Bu sûretle ne ruh, ne hissiyat, ne zihin, ne akıl, ne de beden, ne kadar isteseler de sorucu hakkıyla tutamıyorlar.
-Ey nur çiçeği, beni yerimde ziyaret etmek istediğin erişti kulağıma. Onun zâhiresi, değil mi, bu mektubun? Öyleyse işe şunu belirleyerek başlayabilirsin:
o bulanık dimağın neticesi olan sen'in vicdanını rahatlatmak mı hedefin?
Yoksa Qad efleha men zekkâha'ya dahil olmak için ayine-i Samed özelliğini ortaya çıkararak Esma-i ilahiyyeye mazhar olmak mı?
Hangisi?
-Ya Muhammed, doğrusu şimdilik biraz taklitçi davranıyorum.
Benim bir has ablam var, adı Ayşe. O bana sordu: "Cennette Resulullahı gördüğünde ona ne diyeceksin?
Oturup O'nunla sohbet etmek istiyorsun ama muhatap olabilecek ilim ve ihlasın, imanın, yakînin var mı?
Hattâ umre ziyaretinde O'na ne diyeceksin?
Tabii O'nun tanıyacağı alâmeti taşıyorsan o da. Sadece elin ayağına dolaştığı için O selâm verince selâmını alacak,
"Nasılsın?", dediğinde de bir "Elhamdulillah iyiyim"le mi bitecek sohbetiniz?"
Sahi nice olur benim halim, seni en yakınımdayken kaçırırsam, hattâ kalın gaflet perdesi arkasından seni tanıyamazsam?
Endişesinden doğdu bu mektuplaşma arzusu. Aslında, ya Resulallah, ben seni her akşam dâvet etmek istiyorum.
Seninle dost olmak, enîs olmak, senden ders almak iştiyakım kabardı Ayşe ablamın sorularıyla.
Kendimin, kâinatın gerçeklerini, reisimiz diye seçilen senden dinlemek, seni ve bildirdiğin Rabbi tanımak, O'na tâbi olmak istiyor önce dimağım. Sanki duygularımın da iman etmesi, tevhide erişmesi buradan geçiyormuş gibi geldi bana ya Muhammed.
Eveet, yarın ya da bu gece görüşürüz inşaallah.
Ben seni unutursam kendini bana hatırlat ey hasretim, ne olur!
Essalatu wesselâmu aleyke ya Resulallah!
Ümmetinden
Zehranur Yılmaz Kahyaoğulları
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.