VEFA İNSANA YAKIŞAN YÜCE BİR ERDEMDİR
Vefa, dostlukta ve muhabbette sebat etme, sevgide, saygıda süreklilik gösterme, bağlılık duymadır. Verilen sözü, her ne pahasına olursa olsun yerine getirme, elinde olmayan sebeplerden dolayı yerine getiremediğinde derin üzüntü duyma, mahcup olma anlamına gelir. Buradan hareketle yapılan iyiliğin, gösterilen sevginin ve saygının karşısında bir minnet duygusu hissetmek gerekir. Bu duyguya vefa denir. Bu tavır ve hareketlerin aksi de ‘’vefasızlık’’ olarak kabul edilir. Vefa, insana yakışan manevi bir sıfattır.
Vefa kimlere gösterilir?
Allah’a vefa, peygamberlere vefa, ana babaya vefa, arkadaşlarımıza vefa…
Allah’ı alemleri yaratan olarak inanmak, iman etmek, kul olduğumuzun farkında olup kulluk vazifelerini O’nun rızasına uygun yerine getirmeye çalışmak, yerine getirmek Allah-ı Teala’ya vefadır. Burada kul olarak teslimiyet önem arz eder. Dil ile ikrar kalp ile tasdik de gerekir.
Allah’a karşı vefadan sonra en ulvi ve en gerekli vefa, Âlemlerin Efendisi olan Hazret-i Peygamber’e (SAV) olan vefadır. ‘’Ben, beni seven ümmetimi almadan cennete girmem.’’ diyen Efendimizin Sünnet-i Seniyyesi’ni tatbik etmek vefa borcumuzu yerine getirmektir.
Var olmamızın sebebi olan ana babamıza olan vefamız ise evlatlık borcumuzdur. Bizi büyüten, besleyen ana ve babamızı her daim olması gerektiği gibi, ayrıca yaşlandıklarında bakmak, ilgilenmek vefa borcumuzdur. Ana baba hakkı, üzerinde en çok durulan hususlardandır. Onlara güzel söz ve ikram vefa borcumuzdur. Kuran’ı- Kerim’de Allah’a ibadetten sonra ana babaya sevgi, hoşgörü ve hizmet telkin edilmektedir.
Kardeşlerimize, eşimize, dostumuza, akrabalarımıza, komşularımıza ve arkadaşlarımıza vefa hayatımızın bir parçasıdır. İnsan hayatını manevi yönden kuvvetlendiren bu yüce duygunun, artık günümüzde yok olmaya mahkûm olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Vefanın zıttı vefasızlık artık her yerde kol gezmektedir. Bu erdemi yok eden sebepler nelerdir? Menfaat odaklı bakış açısı bu erdemin yok olmasına en büyük sebeptir. Menfi ilişkiler günü birlik ilişkileri doğurmaktadır. Hızla akan zaman içerisinde insanlar, işlerini bir an önce bitirip diğer işe geçme düşüncesiyle, bir öncekini çoktan unutuyor, olmalarıdır. Akabinde yeni işi için işine yarayacak kişiye odaklanmalarıdır. İçinde bu duyguyu taşıyan kimseler de vefasızlık karşısında zamanla bu duyguyu bertaraf etmektedirler. Buradan hareketle toplumda herkesin iyisi ben miyim? ben enayi miyim, gibi anlayışlar hızla yayılmaktadır. İnsanlara bu duyguyu yaşatan ana sebepte doğruluğun, sebatın, sevginin sadakatin, muhabbetin insanı insan yapan değerler olduğunun kabul görmemeye başlamasıdır. Aslında vefasızlık gösteren kimseler gördükleri vefasızlık karşısında üzülmektedirler. Kendileri de başka kişilere vefasızlık gösterdikleri için gördüğü vefasızlığı gösterdiği vefasızlığın rövanşı gibi düşünerek duygularını nötrlemektedirler. Böylelikle ortaya ‘’öğrenilmiş çaresizlik’’ çıkmaktadır.
Bizim gibi toplumların bu erdemi koruma, yaygınlaştırma ve nesilden nesle aktarma misyonu vardır. Yoksa toplumda hissiyatın zayıflamasına, ilişkilerin köhneleşmesine, insanların robotlaşmasına, toplumun manevi yönden yok olmasına sebep olur. Sevgiden, saygıdan, hoş görüden uzaklaşan, muhabbet yoksunu, sadakatsiz toplumlarda bağlar kopar. Sonunda dağılmalar olur. Vefa, bir insana yakışan en yüce erdemlerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.