Sendikal mücadelemizde ilginç bir dönemi yaşıyor, değişik bir süreci tecrübe ediyoruz. Bir tartışmadır gidiyor. Bir kaşık suda fırtına koparmak için yaşanan ağır ekonomik sıkıntıların, sendikamızdaki üç dönem kuralının kaldırılması ve profesyonel sendikacı tartışmalarının üzerine boca edilmeye çalışılmasını ibretle izliyor ve takip ediyoruz.
Gelin hep beraber, bütün iyi niyetimiz ve objektifliğimizle, üç dönem kuralının uygulamasının veya kaldırılmasının faziletlerine girmeden, bu süreci ve gerçekte yapılmak istenenleri daha iyi anlamak için bazı sorular soralım ve hep beraber cevaplarını arayalım:
Böylesine sıkıntılı ve zor bir dönemde yetkili sendika olarak, yaşanan ağır ekonomik sıkıntılar gerçekten gündemimizde yok mu? Bu konu ile ilgili hiç mi bir şey yapılmadı ve yapılmıyor?
Yöneticileri için üç dönem kuralı diğer sendikaların tamamında var ve sadece Eğitim Bir Sen’de mi kaldırıldı? Bir sendikanın en üst karar organının üzerinde, bilmediğimiz başka karar mercii mi var?
Profesyonel sendika yöneticiliği sadece Eğitim Bir Sen’de mi var? Eğitim Bir Sen’de şu anda aktif görevde olan yöneticilerin maaşı, söylendiği gibi gerçekten bir okul müdürü veya öğretmenin aylık gelirinin üzerinde mi? Bütün açıklamalara ve tüzüğün ilgili maddesine rağmen, maaşlar neden açıklanmıyor sorusunun gerçek amacı nedir?
Yaşadıkları kavgalara, bölünmelere, çelişkilerine, yetkili olduklarında sıfır kazanımlarına, siyasi tutsaklıklarına, yurt dışı fon kullanmalarına, sahip çıktıkları sapkınlıklara, ülkemizi yurt dışında karalamalarına rağmen, neden diğer sendikalar tartışmaya açılmıyor, içeriden veya dışarıdan en küçük bir haber yapılmıyor? Bu çifte standart bize bir şeyleri anlatmıyor mu? Onların eski yöneticilerinin yazı yazma, yayınlama, özlerini sorgulama, yaptıklarının hesabını sorma yetenekleri yok mudur?
Bir teşkilatın bütün eskilerinin ilkeli, vefalı, çalışkan, mütevazı, özüne sadık olması; görevdekilerinin de aynı şekilde ilkeli, vefalı, çalışkan ve özüne sadık olduğunu göstermez mi?
Bütün bu hususların rakip sendikalar tarafından değil de ne yaptıkları ve kime ait olduklarını çok iyi bildiğimiz bazı internet siteleri ve bazı kamikaze kalemşorlar tarafından sürekli gündemde tutulmasını nasıl anlamalıyız?
…
Gözümüzün önünde bir tiyatro sergileniyor, bir oyun oynanıyor, bulanık suda balık avlanmaya çalışılıyor, sendikamız yıpratılmaya çalışılıyor. Konunun hassasiyeti gereği biz izlerken, bir milyon üyemiz, tek taraflı kirli bir bilgi bombardımanına tabi tutuluyor. Eğitim Bir Sen ve bağlı diğer bütün sendikalarıyla Memur Sen, zor ekonomik şartları iyileştirmek adına gece gündüz çalışıyor.
3600 ek göstergenin adil bir şekilde kanunlaşması için verilen mücadeleyi ve gelinen aşamayı yok saymak vicdansızlıktır. Toplu sözleşmenin yapıldığı döneme ait bütün dengelerin alt üst olmasından sonra sürece dair yapılanları görmemek için art niyetli olmak gerekir. Yaklaşan temmuz ayı zammı için takibimiz devam ediyor.
Üç dönem kuralını, yirmi yıl önce sendikamızın genel kurulu getirdi ve yine genel kurulu kaldırdı. İhtiyaç halinde yine getirme yetkisi genel kurulundur. Sendika seçimlerimizi, diğer sendikaların seçimleri ile kıyaslamayı kendimize zül sayarız.
Herkes fikrini söyler, genel kurul üyeliğine aday olur, ekibini kurar ve hizmete talip olur. Kuralın kaldırılması, sadece yeniden aday olma hakkı tanıyor. Kimseye seçilemediği halde görevine devam etme hakkı vermiyor. Bu karar aslında bir yönü ile vefayı da içermektedir.
Görevdeki hiçbir profesyonel yöneticimiz, maaşı için sendika yöneticisi olmadı. Tüzüğümüzdeki açık ibareye ve maaşı, ek dersi, sınav görevleri vs. diğer gelirleriyle bir öğretmen veya idareci maaşı kadar, yöneticilere maaş ödeniyor açıklamamıza rağmen neden aylarca “maaşınızı açıklayın” diye sorulduğunu çok iyi anlayabiliyoruz.
Bu kargaşada diğer sendikalarda bizden çok daha önce ve sayıca daha fazla profesyonel yönetici olduğunu, onların güya açıkladıkları maaşlarının aslında öyle olmadığını, aldıkları yönetim kurulu kararları ve yaptıkları programlar adedince maaş ve harcırah aldıklarını buradan söylemenin çok da bir fayda sağlamayacağını biliyorum.
Sesimizi duyan bütün üyelerimize, art niyetli kalemlere değil bize kulak verin, eleştiriniz, öneriniz başımızın tacı; sıkıntınız, derdiniz, sıkıntımız ve derdimizdir diyorum. Sendikanız bütün birimleriyle, büyük bir sorumluluk içinde çalışıyor, istişarelerini yapıyor ve adımlarını atıyor. Toplu sözleşme hakkını biz aldık, yıllarca masanın hakkını verdik. 3600 ek gösterge bizim kazanımımız.
Konu bu kadar açık ve net bir şekilde ortadayken hala yazıp çizen kalemşorlara, biraz da tarzımızın dışına çıkarak ünlü bir sözü hatırlatarak veda edelim: “Eğer yaptıklarınız dostlarınızı üzüyor, düşmanlarınızı sevindiriyorsa sizde bir puştluk var demektir.”