Türkiye’nin otomobili, yerli silahlarımız, yerli helikopterimiz, milli uçak projemiz, Karadeniz doğalgazı, köprüler, yollar, tüneller, fabrikalar, tüp geçitler… 2023, 2071 derken “Türkiye Yüzyılı” yerli otomobil TOGG ile sembolleşerek başlıyor.
Turgut Özal’ın, “gelecek yüzyıl Türklerin yüzyılı olacak” Süleyman Demirel’in, “Adriyatik’ten Çin Seddine” diye cılız sesle dillendirdiği hedeften çok daha ileri hedefleri, hem de somut adımlarla bugün Recep Tayyip Erdoğan yüksek sesle, dünyaya haykırıyor ve ilan ediyor.
Bundan üç beş sene öncesine kadar 2023, 2071 hedefleri söylemini her duyduğumda bir yandan kulağıma hoş gelir diğer yandan, bütün somut adımlara rağmen motivasyon sağlamak için söylenmiş güzel sözler olarak algılardım. Ancak artık önümüzde dünya savaş tarihini değiştiren silahlarımız, trafiğe çıkmak üzere banttan inen aracımız var.
Başardıklarımızı görünce sanayileşmiş ülkelerin geçmişte neleri başardığını, neden dünyaya hükmedebildiklerini ve bizim neden yıllar yılı emeklemek zorunda kaldığımızı şimdi daha iyi anlıyoruz. Biz yıllarca cocacola protestosu yaparken yollarda gördüğümüz milyonlarca araca ödediğimiz kaynağı düşünememişiz bile. Yakıtı, silahı, ilacı derken gelişmiş ülkelere çalışmışız hep.
Ülkemizde bir taraftan bunlar olurken diğer taraftan ufku dar, çağın çok gerisinde kalmış, köprü, tünel, baraj, havaalanı vs. istisnasız her yeniliğe karşı çıkan, engel olmaya çalışan, emek verenleri tehdit eden, ülkenin gurur kaynağı eserlerin açılış törenine katılıp katılmamayı bile memleket meselesi haline getiren bir kesim var ki durumları gerçekten içler acısı.
Bazıları şimdi deşifre oldu, hırçınlıkları ondan kaynaklanıyor. Onlar ilericilerdi, bilimi, sanatı, kültürü tekellerine almışlardı. Batıyı taklit ederek gelişecek, zenginleşecek, sanayi toplumuna ulaşacaklardı. Çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkacak ve adam sınıfına dâhil olacaklardı.
Bu yüzden zulmettiler, yasaklar koydular, hakka girdiler, batıya uşaklık ettiler. Hepsi boşa gitti, zaman kaybettik, nesiller harcandı. Tarihi yine doğru okuyamayacak ve yine yanılacaklar. Çarenin kendi topraklarımızdan üretilebileceğini, üretildiğini göremeyecekler, anlayamayacaklar.
Şimdi sorumluluk mevkiindeki bütün kişi, kurum ve kuruluşlara düşen görev, ortaya koyulan bu ufka ve vizyona ayak uydurabilmektir. Artık yapabilir miyiz, olur mu, başımıza bir iş gelir mi sorularını sorduğumuz günler gerilerde kaldı. Buradan geri dönüş çok daha büyük riskleri barındırır.
Eğitim başta olmak üzere bütün alanlarda yeni vizyon tanımlama, yeni paradigmalar oluşturma ve tepeden tırnağa yenilenme tarihi bir görev haline gelmiştir. Bir zihniyet devrimine ihtiyaç vardır. Eğitimde hala batı masalı ile oyalanmaya devam mı edeceğiz? Ne zaman sağladığımız bu özgüvenle batıya meydan okuyacağız?
Eğitimimizi ne zaman bir lider ülke eğitimi gibi dizayn edeceğiz? Müstemleke zihinlerin sömürge valisi uygulamalarından ne zaman kurtulacağız? Dünyada eğitimi geri giderken teknolojisi büyük hamleler yapabilen, muhalefeti söylem düzeyinde bile iktidara yaklaşamayan başka bir ülke var mıdır acaba?
Bir teklifle bitirelim; gelişmenin ilk şartı herkesi başarılı olduğu alanda istihdam etmekten geçiyorsa, bizim muhalefete; şehirlerimizin parklarını, kalelerini, mesire alanlarını, ana caddelerini, Türkiye’nin otomobili TOGG’un heykelleriyle süsleme görevi verilmelidir. TOGG’u tanıtan konserler, anma etkinlikleri, yıldönümleri, maketler, magnetler yapsınlar.