Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan Davutoğlu'na görevi vermesiyle seçim süreci resmen başladı. Davutoğlu yeni bir kabine kuracak ve bu kabine ülkeyi yeniden seçime götürecek.
7 Haziran seçimlerinde hiç bir partiye tek başına iktidar şansı vermeyen seçmen, 1 kasım seçimlerinde nasıl bir karar verecek? Kamuoyunun en çok merak ettiği soru bu şimdilerde.
Türkiye'yi 13 yıldır tek başına yöneten AK Parti, birinci parti olmasına ve yüzde 41 oy almasına rağmen tek başına iktidar olacak milletvekili sayısına ulaşamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan hükümet kurma görevini alan Başbakan Ahmet Davutoğlu, sırasıyla CHP ve MHP'yle koalisyon hükümeti için 40 gün boyunca görüşmeler yaptı. Hem CHP, hem de MHP kabul edilemez şartlar öne sürünce koalisyon kurulamadı.
Ahmet Davutoğlu, 40 gün sonunda görevi Cumhurbaşkanına iade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'da, anayasal yetkilerini kullanarak ülkeyi tekrar seçime götürmek üzere Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu yeniden görevlendirdi.
Gözler şimdi yeni kurulacak olan kabinede. Ne CHP, ne de MHP yeni kabineye üye vermeyeceğini açıkladı. HDP ise üye vermeyi kabul etti. CHP ve MHP'nin bakanlık kontenjanlarına kimin getirileceği başbakan tarafından belirlenecek. İsimler belirlendikten sonra Cumhurbaşkanı'nın onayıyla seçim hükümeti resmen kurulacak.
Tekrar seçimin yapılması için 90 günlük süre Yüksek Seçim Kurulu tarafından öne çekilerek seçim tarihi 1 Kasım olarak belirlendi.
AK Parti, 7 haziranda yüzde 9 oy kaybına uğradı. İktidar partisinin oyu, yüzde elliden yüzde 41'e geriledi. AK Parti, 1 kasım seçiminde seçmenden yeniden tekbaşına iktidar görevi alabilecek mi? 5 ay içerisinde seçmen tercihinde bir değişiklik olacak mı? Tüm bu sorular cevabını 1 kasım da bulacak.
7 haziran 2015 seçimlerinde istikrar çıkmaması Türkiye'ye pahalıya maloldu. Ekonomide her alanda daralmalar yaşandı. Döviz kuru, faiz, istihdam, üretim, terör ve daha bir çok alanda sıkıntılar baş gösterdi. Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek, 13 yıllık kazanımların tehdit altında olduğunu söyledi.
Piyasalar, yatırımcılar istikrarı satın alıyor. Türkiye için istikrar demek; tekbaşına iktidar demek. Bu ülke koalisyonlar döneminde hep geriye gitti. Ülkede kurulan son koaliasyon hükümeti, ANASOL-M hükümeti oldu. Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi birlikte 1999-2002 yıllarında 3.5 yıl ülkeyi yönettiler.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Milli Güvenlik Kurulu'nda tartışma yaşadığı dönemin başbakanı Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığını fırlattı. Toplantıdan sonra Ecevit, MGK'da yaşananları kamuoyuyla paylaştı ve sonrasında piyasalar alt üst oldu. 22 bankada 50 milyar dolar para battı. Türkiye, gayrı safi milli hasılasının yarısını bir gecede kaybetti. Dövizde yüzde 200'lere varan artış oldu. Gecelik faizler yüzde 7.500'e çıktı ve borsa dip yaptı. Türkiye ekonomik olarak yönetilemez hale geldi. ABD'den Kemal Derviş isimli bakan ithal edildi. IMF Türkiye'ye davet edildi. Türk ekonomisi IMF'ye teslim edildi. Bu ekenomik bağımsızlığımızı IMF'ye devrediyoruz anlamına geliyordu. IMF'den 1 milyar dolar faizli kredi çekebilmek için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Bakanları IMF memurlarının kapısında caket ilikledi.
Yatırımlar durdu. İşsizlik aldı başını gitti.
Demem o ki; Türkiye'de koalisyon hükümetleri iş yapamıyor, istikrarı sağlayamıyor, ekonomi çöküyor. Demokrasimizin hastalığının şifası, tekbaşına iktidarlardır. Yakın siyasi tarihimizde bunun çok sayıda örneği vardır.
AK Parti, Menderes ve Özal dönemlerine bakıldığında bu gerçeği tüm açıklığıyla görebiliriz.
1 Kasım seçimlerinin ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.