Dil; toplumu millet yapan, toplumdaki kişilerin birbiri ile iletişim halinde olabilmesini sağlayan ve onları kaynaştıran, en büyük araçtır. Binlerce yıla dayanan Türkçemizin resmi dile, Karamanoğlu Mehmet Beyin fermanı ile geçişinin 745. yılı kutlu olsun.
Dünya genelinde en çok öğretilen 2. ana dil olan İngilizcenin başlangıcı 5. yüzyıla dayanır. İspanyolların en geniş koloni grubu olmasından dolayı, aslında dünya genelinde en çok konuşulan dil olan İspanyolcanın tarihi de 5. yüzyıla dayanır. Dünyada en çok kullanılan ve bilinen 2 lisandan bahsettim. Türkçenin bizim resmi dilimizin ilan edildiği tarih, bugünkü tanınmış milletlerin başlangıcı bile olmayan tarih idi. Türk tarihinin oluşumundan binlerce yıl sonra resmi dil ilan edildi... İngiltere’nin ilk kuruluş tarihi 1260, bizim Türkçeyi resmi dilimiz olarak kabul ettiğimiz dönem... Bir de Türkçenin tarihine birlikte bakalım...
Türk edebiyatının en eski eserleri olan abidelerden, 732’de Bilge Kağan tarafından Kültigin adına, diğeri Bilge Kağan’ın ölümü ile 735’de oğlu Kül Tiğin tarafından ve 720-725 arasında Tonyukuk ise kendisi hayatta iken, kendi adına dikilen anıtların, Göktürklerin Türkçe abideleri olduğunu, akademik kaynaklardan görüyoruz… 1075 yılında yayınlanan Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugatı Türk bizim en eski lugatımız... XII.-XIV yüzyıllar arasında, Dede Korkut Hikayelerine rastlıyoruz ama tüm bunlardan daha ilginç olan konuya dokunalım!
Dünya tarihinin Afrika’da Hominin diye adlandırılan ilk insanla başladığı, tarihi yer olarak yaşamın en eski yeri olan ve M. Ö. 10.000 yıl öncesine dayanan Göbeklitepe, hatta yakın geçmişte 11.500 yıl öncesine dayanan Karahantepe, ayrı bir tarih; yani dünyanın en eski tarihi yeri... Belki farkında bile değiliz ama ülkemizin her tarafı, dünyanın hiçbir yerinde olmayan tarih ile bezenmiş... Bunun da gerisine gitmek istiyorum; Mu adası... James Churchward’ın bu konuda yaptığı araştırmaları fark eden Mustafa Kemal ATATÜRK, 1934-1935 yıllarında yayınlanan Maya dili yazılarını Türkçeye çevirtir ve M.Ö. 12.000 yılından önce batan ve M.Ö. 70.000 dayanan adadan, Güney Amerika’ya çıkan İnka, Maya, Aztek ve Kızılderili ile ortak bulgularını fark eder ve Meksika’da araştırma yaptırır. 1935 yılında Meksika Büyükelçiliği’ne Tahsin Mayatepek’i, “Güneş-Dil teorisini de desteklemek amacına yönelik şekilde görevlendirir. Bir yandan Uygurların Gobi Çölündeki merkezleri olan Karahoto’da, öbür yandan da Mayaların Meksika’da Yucatan Yarımadasında bıraktıkları kalıntılardaki yazıtlar, eski Mısır, Sümer, Hitit, Hint ve Çin mitolojisine dayanıyor...
Tahsin Bey'in yayınladığı kitaplarda: Maya, Aztek ve İnka uygarlıklarının kullandığı eşyaların, Türklerin kullandığı eşyalara ne kadar çok benzediği, hatta davul ve kalkanlarında kullandıkları ay ve yıldızın Türk Bayrağındaki ay ve yıldızdan hiçbir farkı bulunmadığı açıkça kanıtlanıyordu. Atatürk döneminde Türkçeye çevrilen Mu Adası kayıtlarının en önemlileri olan ilk 7 raporun, Atatürk’ün vefatı ile kaybolması ve Atatürk’ün ölümünden sonra araştırmaların durdurulması, bu konudan Tahsin Mayatepek’in ne kadar üzgün olduğu da kayıtlarda mevcut. Bu raporlar, Türkçemizin hangi tarihlere dayandığını da gösteriyor.
Dünya geneline bakıldığı zaman Türkiye ve 6 Türki Cumhuriyeti’nde yaşayan 150.000.000 Türk vatandaşımız var. Bir de ülke olmamasına karşın Türklerin çoğunlukta olduğu Kuzey Irak, Kırım, Altay, Gagavuzya, Dağıstan, Tataristan, Türkistan, Bosna-Hersek gibi bölgeler var. Onlarla beraber dünyada 300.000.000 kişinin ana dili Türkçe. Almanya, İngiltere gibi yerlerde de Türkçenin ne derece konuşulduğunu sanırım tahmin edebiliriz... Tabi ana dili Türkçe olmayıp; öğrenen vatandaşlar da var ama 300.000.000 kişinin ana dili... Hem de Bulgaristan, Yunanistan, Türkmenistan gibi yerlerde bir süre yasaklanmış olmasına karşın; sonuç bu! Kendi dilimizle değil, yabancı kelimeler ile hava atamaya çalışıp; ‘merci, madam’ gibi kelimelerle bozmamıza rağmen sonuç bu şekilde!
Dil konuda en büyük eleştiriyi Türk Dil Kurumu’na yapmamın haklı nedenleri olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde en geniş mobil akademik İİBF sözlüğünü hazırladığım zaman görüşmeye gittiğim zamanki konuşmayı sizlere aktarıyorum. TDK’da iki üst düzey birim varmış. Bunlardan birisi olan Türk Dilleri araştırmacısı Prof. Dr Mehmet Ölmez, hem TDK’da yönetimde, hem de İTÜ’de öğretim üyesi olarak görev yapıyordu. Türk Dil Kurumu’nda olmayan birçok yabancı sözcüğün sözlüğümde olduğunu söyleyince, ‘biz fark ettikten sonra, 2 yıl yabancı kelime halk tarafından kullanılırsa, biz o sözcüğe eş bir kelime türetiriz’ demesi beni çok şaşırtmıştı. Yani fark edildikten sonra 2 yıl! Ondan sonra, mail, printer, scanner, hamburger, motivasyon, taksi gibi yabancı kelimeler Türkçemize giriyor ve dilimize pelesenk oluyor; öyle ki ‘belgegeçer, binek araç, güdü, tarayıcı, ileti’ dediğimiz zaman, artık yabancı kelimeye alışıldığı için, karşımızdaki kişi Türkçe kelimeyi anlamıyor. Ne kadar acı!
Mehmet Ölmez ile ilgili konuyu, iktisadi ve idari bilimler dekanları ile konuşurken hepsi çalışmayı dinleyip; desteklerken, TRT’nin eski öğretmenlerinden Cihad Şener ile ’42.800 kelime tanımı ve 130.000’e yakın kelime anlamı olduğunu söylediğim zaman, bana ‘kızım sen senelerce çalışarak Türk dili için harika bir çalışma yapmışsın ama yanlış bir ülkede! Eğer sen bu çalışmayı Finlandiya gibi bir ülkede yapsaydın, hayatın boyunca çalışmana gerek kalmadığı gibi, bir de dile binlerce kelime kattığın için ödüllenirdin ama yanlış ülkede bu çalışmayı yapmışsın!’ demişti. Her geçen gün, Cihad öğretmenin ne kadar haklı olduğunu daha iyi anladım...
Son dönemlerde Türk dili ile ilgili Türki Cumhuriyetleri arasında şûra toplantıları başladı. En azından bu da bir artı değer. Umarım dilimizin değeri daha iyi anlaşılır... Toplumun değerlerinde tutkal değeri yapan dilin, değerinin daha iyi hissedilmesi ve dünyanın en eski dili olduğu birçok kaynağa dayanan Türkçemizi korumak, sahip çıkmak ve dilimizi daha da geliştirmek dileğiyle; 745. Türk dili yılımız kutlu olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.