TOPLU GÖRÜŞME= HÜKÜMET+MEMUR+SENDİKA
Bir memur, bir eğitimci, bir yazar olarak Toplu Görüşmeyle ilgili yazımın son paragraflarını en başa yazmak istiyorum.
Pusuda bekleyen o kadar hain varken, kardeş kavgasının kimseye faydası olmaz.
Düşmanları dost, dostları düşman haline getirecek yeni bir durumla karşı karşıyayız. Güneyimizde kartlar yeniden karılıyor, cepheler yeniden şekilleniyor.
Amerika, silah, cephane, lojistik ve eğitim desteği verdiği PKK/PYD aracılığı ile Suriye’nin güneyini işgal ederken, Türkiye’nin parçalanma sürecini başlatıyor.
Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük tehdidiyle yüz yüze. Aklı başında olan, birazcık gazete okuyan, haber seyreden her vatandaşımız yaklaşan tehdidin farkındadır.
Hal böyleyken toplu görüşmeyle ilgili konuşmak, yazmak zor olacak.
Peşin peşin söyleyeyim 15 Temmuz üzerinden zam istemek çiğliğine düşmeyeceğim. Milletimiz, 15 Temmuz'daki cesaretli duruşuyla tüm dünyaya asla esareti / vesayeti kabul etmeyeceğini göstermiş vatanını namertlere çiğnetmemiştir. Milletimiz bunu karşılık bekleyerek yapmadığı için zamlarla 15 Temmuz’u ilişkilendirmeyi doğru bulmuyorum.
Toplu görüşmeye önce hükümet yetkilisi gözüyle bakacağım.
Ben hükümet yetkilisi olsam toplu görüşme masasına hangi düşüncelerle hazırlanır ve memurların karşısına hangi teklifle çıkardım.
Ekonomiyi toplumdan ve siyasetten bağımsız bir alan olarak göremem, Ak partinin mayası Milli görüştür, Halkımıza daha adil bir gelir paylaşımı sağlamamız lazım. Bu konuda en iyi örnek 54. Erbakan Hükümeti. İş başındayken, 1996 yılında memur maaşlarına yüzde 50 zam yapıldı. Aylık enflasyon oranına göre maaş artışı yapılması kararlaştırıldı. Ertesi yıl da memurlara yüzde 30’luk maaş artışı yapıldı. Eşel-Mobil Sistemi ile enflasyon oranında yılık maaş artışı sağlandı. Böylelikle bir yıl içinde memura yüzde 130 zam yapılmış oldu. O dönemin muhalefeti bu zamlara karşı çıktı,”hangi kaynakla ödenecek, ödenemez “dendi ama ödendi. Çünkü “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” değerinin vücut bulduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.
Üstelik Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük tehdidiyle yüz yüze. Ülkemizin, milletimizin birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu an bu anlar. O halde güzel bir teklif bekleyen memurları hayal kırıklığına uğratmamalıyım. İşçime verdiğim % 7,5+5 ve 5+5 zammı memuruma da vermezsem bana; ” Devlet, evlatlarını birbirinden ayıran zalim bir ana edasıyla davranmaktadır. Aynı iş yerinde işçi 4000 TL maaş almaktayken memur 2700 TL almaktadır. Nerede bunda adalet?” diyebilirler.
Peki, şimdi de bir memur gözüyle olaya yaklaşalım.
Memurlar olarak milli gelirden bize düşen payı istiyoruz.
Aynı Devlet bütçesinden işçi kardeşlerimize verdiğinizi talep ediyoruz, Kamuda adil bir ücret dağılımı istiyoruz. Yıllarca resmi enflasyon kadar ücret artışına mahkûm edildik. Vergi dilimleri yüzünden, resmi enflasyonun da altında ücrete mahkûm edildik. Büyümeden pay alamadık. Biz ayrıcalık değil, hakkımızı talep ediyoruz. Adalet istiyoruz
Memur aldığı parayı yine ekonomiye döndürüyor. Biz maaşlarımızı alıp ilk gün konut kredisine, taşıt kredisine yatırıyoruz. Memur maaş alacak ki harcasın, esnaf kazansın, esnaf kazansın ki işini büyütsün, esnaf işini büyütsün ki yeni istihdam alanları açılsın ama sen memura verme, asgari ücretliye verme e nasıl ekonomi canlanacak?
Türkiye ekonomisi büyüyor fakat kamu görevlilerinin maaş bordrolarına bu büyüme yansımıyor. Sermayeye, finans kesimine teşvik paketleri, vergi afları çıkarılıyor. Kamu görevlilerine “mali disiplin” ve “bütçe imkânları” nazları yapılıyor. Artık, kamu görevlileri ferahlamak ve bunun için de refahtan pay almak istiyor.
Kamu görevlileri olarak, gelir vergisinin “sadık mükellefi” ve vergi uygulamasının “kadim mağduru” konumundan çıkmak istiyoruz. Yılın ikinci yarısındaki maaş zammını, vergiye aktarmak istemiyoruz. Bu vergi dilimi sistemi bu şekilde devam edildiği sürece kaşık ile verip kepçe ile alma dönemi devam edecek demektir.
Bizim memur olarak öncelikli üç talebimiz var;
Devlet bütçesinden işçi kardeşlerimize verdiğiniz zam miktarını,
Dini Bayramlarda ikramiye,
Vergi dilimi sorunun çözümünü talep ediyoruz.
Şimdi de yetkili sendika temsilcilerinin gözünden bakalım.
Sendika demek, muhalefet demektir. Her şey yüzde 90 yolunda olsa bile, yolunda olmayan yüzde 10’un hesabını sorar. Sendika demek, üyelerinin maddi, sosyal ve hukuki haklarını korumak demektir.
2015'de burada kararlaştırılan 20 madde halen hayata geçmedi. Bu maddeler hayata geçmeden masaya oturmuyorum çünkü bu maddelerin hayata geçmesi masanın ciddiyetini gösterir. 2015’te görüşüp uygulama noktasında karar birliğine vardığımız bu 20 maddenin hayata geçmemesi hususunda ihmali bulunanlardan derhal hesap sorulacağına dair söz verilirse masaya otururum.
Toplu görüşmeler5 milyon kişiyi doğrudan, 20 milyon kişiyi de dolaylı etkiliyor. ( Aynı zamanda bu kadar oy demek) Görüşmelerin uzlaşıyla sonuçlanması halinde memurlarımızın yaklaşan Kurban Bayramı ile çifte bayram yapmasını istiyoruz.
Biz sadece büyüyen Türkiye’ye katkı sunan memurlar olarak, saygın bir ücret talep ediyoruz.
Türkiye’nin en çok birlik ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde imzalanan Toplu Sözleşmenin hem toplumsal uzlaşıya hem de çalışma barışına çok önemli katkıları olabileceğine inanıyoruz.
Birlikte karamsarlık ve belirsizlik yerine umudu ikame edip, çoğaltabiliriz.
Masaya 3 dövizle geldik.
“Bu teklife kapalıyız”,
“ Müzakere edilebilir”,
“Bu teklife evet”
Kamu İşveren Heyetinin 2018 için 3+3, 2019 için 3+3'lük teklifine kapalıyız.
Kamu İşveren Heyetine sözümüzü söyledik. Teklifinize kapalıyız. Yeni teklifinizi bekliyoruz. Cebimiz açık, kapımız açık.
Bir futbolcunun aldığı paranın tamamından vergi almayanlar sıra memura gelince niçin fedakârlıktan bahsederler.
Yüzde 3+3 zam, en düşük memur maaşında 69 lira, ortalama memur maaşında 88 lira artışa sebep oluyor. Devletimizin ihtiyacı var demek ki derim, zam almam ama masaya da oturmam, onurumu çiğnetmem.
Diğer sendikalar bizi iş bırakma eylemine çağıracaklardır hemen.
Hak için çıkılan sokak bazı şer güçleri tarafından sürekli kullanılıp, gezi olaylarında olduğu gibi ortalığı karıştırma amaçlı kullanılabileceğinden sokaklar olmaz.
Aç kalırız, susuz kalırız ama onurlu mücadelemizi Vatan, Millet, Sakarya çizgisinden çıkmadan sonuna kadar veririz. Bu mücadeleyi verirken de kimsenin malının ve namusunun tehlikeye düşmesine; tek bir vatandaşın kılına zarar gelmesine izin veremeyiz.
Zaman bölücülük, fitne ve kavga değil; birleşme, kenetlenme zamanıdır. Vatan sağ olsun der, oyuna gelmeyiz.
Pusuda bekleyen o kadar hain varken, kardeş kavgasının kimseye faydası olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.