• BIST 9367.77
  • Altın 2952.122
  • Dolar 34.4839
  • Euro 36.1941
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 12 °C

TARİHİN ACELESİ VAR GALİBA!

Talat Yavuz
Ortalama insan ömrü uzarken, büyük olaylar ve sıkıntılar adeta, hızla akıp giden zamana yetişmeye çalışıyor. Bir finale doğru ilerlerken, arka arkaya büyük olaylar yaşıyor ve dünyayı etkileyen tarihi gelişmelere şahit oluyoruz. Sanki büyük olaylar, bizim hayat dilimimize yetişmeye çalışıyor ve tarihin acelesi var gibi.
Savaşlar, terör eylemleri, İslam’a ve Peygamberimize saldırılar, depremler, virüs salgını derken bir buhran dönemi yaşıyoruz. Yaşadıklarımıza herkes bir anlam vermeye çalışıyordur ancak, olaylara Allah’ın (CC.) ayetleri olarak bakanlar, bakabilenler bu dönemi en isabetli değerlendirme şansına sahiptirler kanımca.
Böyle dönemler bir sorgu ve iç muhasebe dönemidir aslında. Bu muhasebe yapılırken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır ki özensiz davranışlar çok büyük kırılmalara, unutulmayacak yaralara sebep olabilir. Muhasebeyi içe dönük, kendi hayatımıza dair değerlendirmeler olarak yapmak en doğal hakkımızken, başımıza gelen felaketlerden başkalarının günahlarını sorumlu tutmak kolaycılığa kaçmak olacaktır.
1999 yılındaki Körfez Depreminden sonra da bugünküne benzer değerlendirmelere şahit olmuştuk. Aradan yıllar geçse de özensiz değerlendirmelerle açılan toplumsal yaraları tedavi etmek mümkün olmuyor. Böylesine hassas dönemlerde birlik ve beraberliğe vurgu yaparak, yaraların sarılması hedeflenmelidir.
Kimseye faydası olmayan suçlamalardan kaçınmak her birimizin görevi olmalıdır.
“Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz.” cümlesini, “Depreme dayanıklı bina yapmayı başarmalıyız.” cümlesine çevirmek gerekiyor. Yan yana duran binaların, biri yıkılırken diğerlerinde çatlak bile olmamasının ne anlama geldiğini çözdüğümüz zaman, doğru sonuçlara ulaşacağız demektir. Allah (CC.), eski ümmetlerde olduğu gibi, işlediğimiz günahlar yüzünden bizleri doğal afetlerle cezalandıracak olsaydı, kıyametin çoktan kopması gerekirdi.
Dünya üzerinde yaşanan adaletsizlik, sömürülen kaynaklar, öldürülen masumlar, yurtlarından sürülen milyonların ahı, azgınlaşan sapkınlıklar, acaba kaç şiddetinde deprem ve öldürücülük oranı yüzde kaç olan virüs salgını ile dünyadayken dengelenebilir?
Bize düşen önce nefsimize dair ders çıkarmaktır. Korona virüs salgınının ilk günlerinde yapılan değerlendirmeler ne kadar da isabetli olmuştu. Havadan daha hafif, tamamı on gram bile gelmeyen mikroskobik bir maddenin, insanlığı nasıl tehdit ettiğini, hayatımızı nasıl değiştirdiğini, her şeyin bir anda nasıl da anlamsızlaştığını konuşmuştuk. Ne büyük nimete sahipmişiz de farkında değilmişiz demiştik. Depreme dair de bunu başarmak elimizdedir.
Depremlerin ve virüsün sebep olduğu can kayıplarının milyonlarca katı cana kıyan savaşları, terörü ve açlığı göremezsek, yanılmaya devam edeceğiz. Topyekûn bir mücadeleye, bir birimizi öteki ilan etmeden girişme zamanıdır. Geçmiş olsun İzmir, geçmiş olsun Türkiye…
 
Bu yazı toplam 1857 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113