Madencilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Hükümet, facianın başından sonuna kadar devletin tüm imkanlarını seferber etti. Enerji Bakanı Taner Yıldız, uyumadı, yemedi, içmedi. Taa ki son maden şehidi çıkarılana kadar. Büyük bir fedakarlık örneği gösterdi, övgünün her türlüsünü hak etti.
Türk Milleti de hiç bir yardımı esirgemedi. Sivil toplum kuruluşları, sporcular, vatandaşlar ve toplumun her kesiminden insanlar, yardım için SOMA'ya akın etti. Acıyı paylaşmanın en güzel örneklerini verdiler.
Tüm bu güzellikler olurken, provokatörlerde boş durmadı. Kan üzerinden siyaset yapmayı alışkanlık haline getiren, ölü seviciler de vakit kaybetmeden harekete geçti. Halkı sokağa döküp, ikinci bir Gezi devşirebilmenin çabasını verdiler. Yaktılar, yıktılar, işyerlerinin camlarını indirdiler. Somalılar acısının derdindeyken onlar kaos peşindeydiler. Çok şükür, halkımız artık bunlara pirim vermiyor.
SOMA'da büyük bir acı yaşadık. Tarihimizin en büyük maden faciasında gözyaşyları sel olup aktı. "Çizmelerimi çıkarayım mı." diyen Murat'ın sözleri uzun yıllar akıllardan çıkmayacak. Güzelim Anadolu evladı, senin çizmelerine kurban olsunlar.
SOMA'dan ders çıkarabilecek miyiz? Musibetten Nasihat alabilecek miyiz? bundan sonrası için cevabı merak edilen en önemli sorular .
Musibetten nasihat alabilecek miyiz? sorusuna en güzel cevabı 17 Ağustos depreminden sonra yaşananlar veriyor. 17 Ağustos 1999'da yaşanan Marmara depreminden ne kadar ders çıkarabildik? Binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz depremden sonra neler yaptık. Kentlerimizi ne kadar dönüştürebildik? Binalarımız ne kadar sağlam? Başımızı yastığa koyduğumuzda güvenli bir şekilde uyuyabiliyor muyuz?
Soruları daha da çoğaltabilmek mümkün.
Marmara depreminden sonra yapılan binalar kuşkusuz daha sağlıklı ve güvenli. Gerek devlet, gerek özel sektör depreme dayanıklı konutlar üretiyorlar. Devlet TOKİ ve KİPTAŞ eliyle, özel sektör ise nitelikli projelerle yaşanabilir, güvenli konut imkanları sunuyor. Binlerce insanımız çoktan bu güvenli konutlarda yaşamaya başladılar.
Ya yaşamayanlar. Onlar halen sağlıksız ve depreme dayanıksız konutlarda oturmaya devam ediyorlar. Depremden sonra aradan geçen 15 yıl da, maalesef yapmamız gerekenin çok azını yapabildik.
Özellikle İstanbul'da milyonlarca insan halen deprem güvenliği olmayan konutlarda ikamet ediyor. Yani milyonlarca insanın hayati tehlikesi halen devam ediyor.
Halen milyonlarca insan her gün evlerine girip çıkarken aslında madene girip çıkıyorlar. Eskimiş, demirleri çürümüş, sıvaları dökülmüş deprem güvenliğinden yoksun onbinlerce yapı var İstanbul'da.
Risk böylesine büyük iken, kentsel dönüşüm, deprem dönüşümü oldukça ağır ilerliyor.
Pendik Belediye Başkanı Kenan Şahin'e seçimden sonra " İkinci 5 yılda hangi alanda daha ağırlıklı çalışacaksınız." diye sormuştum.
Kenan Şahin, "İkinci 5 yılımızda tüm işimiz kentsel dönüşüm olacak."demişti.
Öylede olmalı. Pendik bu anlamda oldukça önemli risk taşıyor. İlçenin yarıdan fazlası, mezar evlerde, mezar binalarda oturuyorlar. Gösterilebilecek en güzel örnek Pendik Çarşı'dır. Yapıların yüzde 90'a yakını depreme dayanıksız. Zeminde oldukça kötü. Çarşının altı yumuşak topraktan, alüviyon topraktan oluşuyor.
Allah vermesin, olası bir İstanbul depreminde yalnızca Pendik'te binlerce insanımızı kaybedebiliriz.
Binlerce Pendikli her gün madene iner gibi, evlerine girip çıkıyorlar.
Soma'daki madencilerde madene girdiklerinde çıkacaklarını umuyorlardı.
Geç kalmadan harekete geçmek gerek.
Biz bu yazıyla üzerimizdeki sorumluluğu atmış olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.