Sabah kahvatısında bir soru aldım evladımdan:
“Baba bir adaya gitseydin yanına alacağın üç şey ne olurdu?” diye.
Biraz düşündükten sonra , “ Bu soruyu önce annene sor,” dedim.
Annesi de şöyle cevap verdi:
” Biraz yemek alırdım. Bir de seni ve kızkardeşini alırdım yanıma”. Annesinin yanına alabileceği şey üçü geçemeyince haliyle bendenize sıra gelmedi.
Soruya cevap verme sırası tekrar bana geldi.
Adaya gideceğimi düşününce uzunca kalmam gerektiğini sandım.
“Yanıma ateş alırım. Bir de Diriliş Ertuğrul dizisindeki Turgut’un baltasını alırım,” dedim.
Balta ile pek çok işimi yapabileceğimi hesap ettim. (barınak yapmak, avlanmak, küçük bir gemi yapmak gibi.)
Yanıma alacağım üçüncü şey için biraz daha zaman kazanmak istedim. Ve, aynı soruyu Recep Eymen’in kendisine yönelttim.
“Sen adaya gitmiş olsaydın, yanına alacağın üç şey ne olurdu?”
Recep Eymen’in cevabı şöyle oldu:
“Bizim binadaki arkadaşlarım Salih ile Arda’yı ve bir de futbol topumu alırdım.”
Hiç beklemediğimiz bir cevaptı.
Aslında, evladımız, kahvaltıdan sonra dışarı çıkmak ve top oynamak için izin almak istiyordu. İsteğini karşıladık tabiiki bu soru ve cevaptan sonra.
Ancak, adaya giderken yanına almak istedikleri bizde şaşkınlık meydana getirdi. Üzülerek söylüyorum ki biz onun dünyasını ve ihtiyaçlarını bilemedik. Bilseydik vereceği cevabı tahmin ederdik.
İşte ülkemizdeki seçimleri kazanmak da böyle bir şey.
Yarışa giren adaylar, seçmenlerin yanında görmek istedikleri üç şeyi sorup cevap aramalılar. Gelen cevaplara göre politika belirleyenler başarılı olacaktır. Kısacası adaylar seçmenin dünyasını okuyabildikleri oranda başarılı olacaklar.
Evet, 24 Haziran sonrası,
Gençlerin, yaşlıların, kadınların, memurların, işçilerin, çiftçilerin kısacası insanımızın sahip olmak istediği üç şey ne olabilir?
Adaylardan bu sorulara en isabetli cevapları bulanlar ve çözüm üretenler seçimlerin galibidir, diyorum.
Seçimlerin ülkemize hayırlar getirmesi temennisiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.