Akıllı telefonlar hızla hayatımızı elimizden alırken çok sevdiğim ve bu sözüyle hayranlık duyduğum bir arkadaşım:
“Hocam, milletin elinde bir telefon; oraya yazıyorlar, buraya fotoğraf atıyorlar. Vakitleri ne kadar boşa gidiyor. Ben deli miyim bu işlerle vaktimi boşa geçireyim. Oraya ayıracağım vaktimi ben evime, çocuklarıma ayırırım.”
İşte şikayet ettiğimiz facebook, twitter veya instagram gibi sosyal medya dediğimiz sanal iletişim araçları günümüzde ciddi bir etki göstermesine rağmen yine de aslî ve insanî olan temel alışkanlıklardan bizi alıkoymamalıdır.
Günümüzde güçlü bir etkiye sahip sosyal medya, kullanıcıları vasıtasıyla geçmişte edebiyatın gösterdiği etkinin daha hızlısını daha çok fazla kitleye ulaşmasına katkı sağlamaktadır.
Bir whatsapp paylaşımı defalarca kullanıcılar tarafından hızlı biçimde kes/kopyala yöntemiyle başkalarına saniyesinde gönderilmektedir.
Bir haber, televizyonlarda, bilgisayarlarda, cep telefonlarında anında paylaşılıp dünyanın diğer ucuna çabucak iletilmektedir.
Beğenilen bir söz, hoşa giden bir şiir, karikatür, eleştirel, mizahi veya edebi yönü olan bir paylaşım ve hatta çirkin olan, seviyesiz olan şeyler bile kullanıcılar tarafından milyonlarca kez paylaşılıp dağıtılmaktadır.
Bütün bu olumlu yanlarıyla birlikte çağın getirdiği bu teknik imkânlar gerçekte hayatın parçalanmışlığını da göstermiş oluyor. Yani insanlar kendilerini bu sanal âleme teslim ederken farkında olmadan kendilerinin iç dünyalarındaki parçalanmışlıkları gün yüzüne çıkıyor.
İnsanların yapmadıkları halde öykündükleri şeyler o kadar çoktur ki. Bugün hayatın önüne geçen sanal ve hayali şeyler insanları kandırmaktadır. “Kendi gözündeki merteği görmeyip, başkasının gözündeki çapağa laf söylemek” tam da buraya göredir.
Yardımla ilgili Ayet, Hadis veya güzel söz paylaşanlar gerçekte başkalarına yardımda bulunuyorlar mı?
Ahlak, fazilet veya edeple ilgili sanal âlemde paylaşım yapanlar bunlara riayet ediyorlar mı?
Bunun açıklaması insanların her şeyden uzak bir özel dünya içine girmek istemelerindendir.
Öznel ve özel olan. Bunu başarabilmek oldukça güç. Taklit zaten öznel olanı yıkmaktadır. Peki, öznel ve özel bir hayatın korunması yukarıda saydığımız paylaşım araçlarıyla mümkün müdür?
Öznel ve özel olanın hayal âlemiyle doğrudan bağı var. Hayatın parçalanmışlığı her şekilde önümüzde duruyor. Birçok kısma bölünen hayat; gerçek/hayal, maddi/manevi, resmi/özel, ev/sokak, beklenen/gerçekte olan gibi hayal kırıklıkları ile dolu bir serüveni önümüze koyuyor.
Hayal âlemi, çoğunlukla denetimsizliktir. Keyfi tutumlar, duyguların çağrışımı veya duygulara teslimiyet, kuralların mahkûmiyetinden kurtulma gibi bir önermeyi bilinçaltına zerk eder. Gerçek hayat böyle midir?
Gerçek hayatın bir hayal kırıklığı olduğunu, evden kaçan bir kız öğrencimizin gece yarılarında sokaklarda kızımızı ararken babasının gözyaşlarına boğularak bana söylediği sözde derin bir üzüntüyle hissettim:
“Hocam, çocuklar ana babayı takmıyorlar. Kızımızın anası internet, babası facebook olmuş.”
Gerçek hayat, hayal kırıklığı mıdır?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.