• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 3 °C
  • Ankara 0 °C

SANAL DİNDARLIKLA NEREYE KADAR !!!

Hasan Demirci

Teknolojinin gelişmesiyle uzaklar yakın, yakınlar uzak oldu. Bir insan olarak yaşamamız gerekenler artık sahip olduğumuz teknolojiler vasıtasıyla duygusuz bir şekilde yaşatılmaya başlandı. Cuma günü gelir, akıllı telefonlarımız tebrik ve kutlama mesajlarıyla dolar. Bayram gelir, üç aylar, kandiller gelir, sevinçlerimiz olur dostumuzu arayıp hatırını sormak yerine birisinden gelen toplu kutlama mesajından beğendiğimizi “koyala yapıştır gönder” diyerek duygularımıza tercüman olmaya, dostumuzla irtibatımızı sağlamaya çalışırız. Bu gidişata bir dur dememiz gerekmez mi? Bence gerekir. Hemde acil tarafından. Sevdiğimiz insanları bu özel gün ve gecelerde bizzat aramak suretiyle işe başlamalıyız. Allah cc. bu davranışımızdan dolayı aramızdaki ülfeti ve muhabbeti de artıracaktır.

MANEVİ İKLİM ÜÇ AYLAR

Aramızdaki manevi bağları güçlendirecek, rahmet ve mağfiret iklimi olan üç aylara girmiş bulunuyoruz. Recep, Şaban ve Ramazan’ı içinde barındıran üç aylar yüz yıllar boyu nesilden nesile büyük bir coşku ile idrak ve ihya edilegelen, Regâib gecesiyle başlar. Miraç ve Berat gecesiyle devam eder. Bin aydan daha hayırlı Kadir gecesiyle zirveye ulaşır. Birlik ve beraberliğimizi pekiştiren, ülfet ve muhabbetimizi artıran Ramazan bayramıyla da taçlanmış olur.

Bu nedenlede özel günlerin kıymeti bilinmeli ve değerlendirilmelidir. Çoğu zaman, kandil geceleri varmıdır, üç aylar varmıdır sorusu ile muhatap oluruz. Şunu belirtelim ki bir şekilde Hz peygamber sav duasında yer almış, ihya edilerek, nesilden nesile de coşkuyla değerlendirilmeye çalışılan bu özel gün ve geceler biz yok dediğimiz zaman, zaman tünelinden buharlaşıp gitmiyor. O gün ve geceleri biz değerlendirmiş olsakta olmasakta saniye saniye bize tahsis edilen ömürden düşülecektir. O halde bu anları anlamlı bir şekilde değerlendirmenin ne zararı olabilir. Perşembe günü akşam namazını müteakiben, Regaib Gecesini idrak ve ihya etmeye çalışacağız. Gönlü temiz, yüreği pak, mümin kardeşlerimizle Camilerde buluşup Namaz kılacağız. Kuran okuyup dua edeceğiz. Tevbe edip, istiğfarda bulunup bağışlanmayı dileyeceğiz.

BİZ KÖKSÜZ BİR MİLLET DEĞİLİZ

Günümüzde, o yok, bu yok, şu yok diyerek zihinleri bulandırmaya çalışanlar, var dedikleri şeylerle, daha şuurlu bir mümin profili oluşturmaktan çok uzaktalar. Bu tür söylemleri üretenler ve onları takip edenleri gözlemlediğimizde ortaya koyabildikleri tek şey tefrika, küçümseme, alay, aşağılama, kibir ve bilgiçlik taslamaktan başka bir şey değildir. Tamda bu sebepten dolayı fiilleri ve öngördükleri fikirler “ebter” (soyu kesik) olarak kalacaktır.

Evet, biz köksüz bir millet değiliz. İnancımızla, manevi değerlerimizle, kültürümüzle, geleneklerimizle, adetlerimizle büyük bir Anadolu medeniyeti oluşturmuşuz. Bu nedenle kandil yok, üç aylar yok bunlar uydurma diyenlere laf yetiştirme derdinde değiliz. Biz, ihlas ve samimiyetle en kıymetli zamanı en verimli nasıl değerlendirebilirim diye düşünenlere aynı samimiyetle yol gösterebilme gayretindeyiz.

MANEVİYATIMIZA TUTUNABİLMELİYİZ

            Önce bir hatırlatma yapmak istiyorum. İnsanoğlu Anne rahmine tutunarak canlılık göstermeye, gelişip büyüyüp hayata tutunmaya başlar. Tıpkı bir tohum gibi. Tohum toprağa tutununca fidan olur, ağaç olur. Bir Müslüman da Allaha ve onun Resulüne olan inancıyla, maneviyatına tutunabilir. Bu mübarek gün ve geceleri değerlendirmek suretiyle günahları ne kadar çok olursa olsun maneviyata tutunabilir. Geçmişinde biriken günahlarını, ağırlaşan yükünü hafifletebilir, hatta sildirebilir. Hep birlikte bu özel gün ve gecelerde tefekkür yaparak hayatımıza yeni başlangıçlar yapabilir, yarınlarımıza hazırlık yapabilir, ihlas ve samimiyetle ibadet ederek yaratanımızın memnun ve razı olduğu bir kul olabiliriz.

Allah cc Kuranı Kerimde ; "Ey iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarına ne hazırladığına bir baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdârdır." (Haşr, 18) . Bu ilâhî hitaba uygun olarak rahmet ve mağfiretle dolu üç aylarda tevbe-i istiğfarla işe başlayıp, ibadetlerimize sarılıp, istikametimizi yeniden çizerek Efendimize (Sav) layık bir ümmet olabiliriz.

Namaz olmazsa olmazımız olmalı. Çünkü dinimizin direğidir. Kuranı Kerim okuyarak, Efendimiz sav hayatını aile sohbeti şeklinde müzakere ederek, evimizde huzurlu manevi bir atmosfer oluşturmalıyız. Evimde huzur kalmadı diyenler aslında bu atmosferin yokluğundan şikâyetçidirler. Bu manevi iklimde dilimizden duaları düşürmeyerek, gönlümüzü Allaha cc açabiliriz. Başta efendimiz sav yaptığı duaları yapmak suretiyle şefaatine erişmeyi isteyebiliriz. Şefaat yok diyenlere aldırmayın. Biz, hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeden şefaat umma gafletinde de değiliz. Böyle bir şefaat anlayışı bizim için geçerli bir kabul de değildir. Tarlada izimizi bırakacağız, harmanda yüzümüz olacak. Onu (Sav) her şeyimizden fazla seveceğiz. Anamızdan, babamızdan, eşimizden, çocuklarımızdan ve hatta canımızdan bile. Canımızdan çok sevdiğimiz Peygamber sav’in Recep ayı girdiğinde yaptığı duayı bizde yapalım.

Enes b. Mâlik (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir. Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle derdi: 

"Ey Allah'ım! Recep ve Şaban'ı bize mübaret kıl, bizi Ramazan'a kavuştur.“  (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259.)

Büyük Mutasavvıf Zinuni Mısri der ki,

Receb tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan (derleyip toplama) hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer. Ne yaparsa cezasını çeker. Bir kimse ziraati zayi etse hasat günü ekemediğine pişman olur.

Son olarak bu özel gün ve gecelerde bir birimize duayı eksik etmeyelim, zira Hz Peygamber Sav :

“Bir Müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘Duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder.” (Müslim, Zikir 87, 88; İbni Mâce, Menâsik 5) buyurmuştur.

Üç aylarınızı ve Regaib kandilinizi tebrik ediyorum.

[email protected]

 

Bu yazı toplam 1117 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113