Hayatta bizi bağlayacılığından vazgeçemeyeceğimiz şeylerden biri 'para'. Peki parayı yoktan var edebilmek? Gözümüzünn önünde birçok örnekleri mevcut. Ama Zeynel 'Zach' Erdem'in hikayesi onlardan çok başka. Bir zamanlar çoban olan Zach Erdem şimdi New York'un hakimi. Peki bu nasıl oldu? İşte Erzincanlı çobanın Zeynel Zach Erdem'e dönüşen o hikayesi.
Erzincan’ın bir köyünde dünyaya gelen Zeynel Erdem’in ailesi hayvancılıkla geçiniyordu ve koyun otlatma görevi ondaydı. Beş erkek kardeşi vardı ve çobanlık yaptığı için her gün isyan ediyordu.
Ufak siyah çantasına annesinin her gün koyduğu peynir, ekmek ve domatesle karnını doyuruyor ama bunun böyle gitmeyeceğini her gün kendine hatırlatıyordu: “Buradan gitmezsem çoban olarak öleceğim” diyordu.
11 yaşındaydı ve bir gün koyunları yaylaya götürürken tren rayında bir gazete gördü; yüksek binaların olduğu bir fotoğraf vardı. Gazeteyi aldı, adeta hayran oldu görüntüye ve sakladı. Gazetedeki o fotoğraf Zeynel Erdem’in adeta kaderi oldu. Manhattan’ın gökdelenlerinin olduğu fotoğrafa kilitlenen ve kendine bir yol çizen genç çoban, isteyince her şeyin başarılabileceğinin kanıtı oldu.
Askerlik dönüşü İstanbul’a yerleşen abisinin peşi sıra o da gitti ve liseyi inşaatlarda çalışarak okudu. Ardından Trakya Üniversitesi Turizm ve Otelcilik bölümünü kazandı ve bir yıl devam etti. Hem okuyor hem de üç yıldızlı bir otelde barmenlik yaparak iş öğreniyordu. Odasının her yerini Manhattan fotoğraflarıyla süslemişti: “Sanki gerçek Manhattan, dışarısı kurguydu.”
Hayallerinden asla vazgeçmeyen ve pasaport çıkarttırıp hedeflediği yola bir adım daha yaklaşan Erzincanlı çobanla arkadaşları dalga geçiyordu: “Pasaport çıkarıp Erzincan’a mı gideceksin?”
Ve üniversite ikinci sınıftayken vize almak üzere Taksim’de bir ajansa gitti. En ucuz okulu seçti ve vizeyi aldı! Abisinin kendisine kızmasını umursamadı, “Dil bilmezsin, iz bilmezsin, ölürsün oradalarda” demesine aldırmadı ve uçağa atladığı gibi Amerika’ya gitti.
Yıl 2002’yi, 21 yaşındaydı, cebinde tam 200 dolar vardı ama telefonu, İngilizcesi ve konuşacak kimsesi yoktu. Hayatında ilk kez uçağa binmişti: İki gün boyunca havalimanından dışarı adımını atamadı ve üçüncü gün cesaretini topladı.
“13,50 dolarlık biletle bir otobüse bindim. 42. Cadde’de, Grand Central’ın orada indim Öyle kaldım. O sokakta, bu sokakta yatıyorum. Bir süre sonra Central Park’ı keşfettim. Oraya yerleştim! Ama tekin değil. İzleyen 6 ay boyunca parkta yaşadım. Bazı insanlar yardım etti, Mersinli bir çocuk vardı. Onun çok yardımı dokundu. Bana oturma salonlarında yer verdi. Bir süre orada kaldım. İş arıyorum kimse iş vermiyor. Bu böyle aylarca sürdü. Çok perişan günlerdi.”
Uzun süre iş aradıktan ve aç gezdikten sonra Bronx’ta, Dunkin Donuts’ta iş buldu ama iki gün sonra işten çıkarıldı. Çalışma izni yoktu, Mersinli arkadaşından aldığı 60 dolarla Hampton’a gitti. Orada iş bulacağını düşünüyordu; ilk hedefi zincir restoran McDonald’s’ı bulmaktı ama 75 Main’i gördü ve içeri girdi. “Barın arkasında bir adam. ‘Bana iş verin, ne iş olsa yaparım’ dedim. Biraz İngilizcem de var artık. Adam restoranın menajeriymiş meğer. Mucize oldu, bana iş verdiler. Restoranda her işi yaptım.”
Üç ay içinde terfi ederek barmen olan ve para biriktiren, ismini de kolay söylendiği için ‘Zach’ olarak değiştiren Erzincanlı çoban ardından Miami’ye gitti. Tüm şartları zorlayarak çalıştıktan sonra yeniden New York’a döndü ve adeta aldı yürüdü.
“New York’taki Nello yılların klasiği ve en ünlü restoranlardan, biliyorsunuz. 75 Main’de çalışırken, ‘Nello’nun yazlığı açılıyor’ dediler. Gidip iş başvurusu yaptım. Nello beni işe aldı. Kısa sürede genel müdür yaptı. 300 kişilik restoran, bahçesi, özel odaları var. Çok zorlandım. Uykusuz çalıştım. Bunun üzerine beni 62. Cadde Madison Aveanue’daki ana Nello’ya getirdi. 6 yıl çalıştım. Yöneticisi olarak. Aylık maaşım 10 bin dolardı. Bir kuruş harcamazdım. Nello’nun deposunda yatıp kalkıyordum. Yeterli birikimim vardı artık. Amacım zaten hep vardı.”
Ve tren rayında gördüğü bir fotoğrafın büyüsüyle gittiği Amerika’da tuvaletlerini temizlediği iki mekanı da satın alarak imkansız diye bir şey olmadığını kanıtladı. "300 bin dolarım vardı artık. Hampton’a geri döndüm. 75 Main’e yemeğe gittim. Sahibi yaşlandığını ve restoranı satmak istediğini söyledi. 7 saat içinde anlaşmayı yaptım. Balıkçıya, tedarikçilere 'Param kalmadı, bana bir ay süre tanıyacaksınız. İşler iyi giderse ödeyeceğim, yoksa batacağım' dedim. Borçluyum, malzeme alacak kuruşum yok. Güvenip malzeme verdiler."
Cebindeki 200 doları, milyonlara çevirdi ve şimdi Leonardo Di Caprio, 50 Cent, Jenifer Lopez, Hugh Jackman, Sophia Vargara, Justin Bieber, Beyonce, Jay Z gibi isimleri ağırlıyor... Yıllık on milyon dolar ciro yapan ve yeni açılacak mekanıyla bunu otuz milyon dolara çıkarmayı hedefleyen Zach Erdem, gece hayatını bambaşka bir yere getirecek bir mekan açmaya hazırlanıyor.
1960'lı yıllarda popüler olan bir gece kulübünü canlandırmaya ve New York'ta gece hayatının trendlerini belirlemeye hazırlanan Zach Erdem, kardeşi Ali'nin desteğiyle dünyaya açılmayı istiyor. "İşler patladı adeta. Rezervasyon alamıyorduk. Şehrin en iyi İtalyan restoranı seçildik. Restoranın karşısındaki bankta oturup ağlıyordum, burası gerçekten benim mi diye... Benim olduğunu şişen banka hesabımdan anlıyordum. Günde bin insan girip çıkıyordu mekana."
Kaynak:İnternethaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.