Çocuklar, biliyorsunuz ki Ramazan ayı, en önemli aylardan biridir.
"Acaba neden?" diye aklınıza bir soru gelebilir.
Elbette gelir! Çünkü Kur’an-ı Kerim, bu ayda nazil olmuştur.
Madem Ramazan böyle kıymetli bir aydır, o zaman bunun değerini iyi bilmemiz gerekir.
Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirildiğini bilerek, bu aya büyük hürmet göstermeliyiz.
Peki, hürmet nasıl olmalıdır?
Kur’an-ı Kerim’e olan ilgimizi artırarak,
onu okuyarak ve
tefsirleri ile bize hangi mesajları getirdiğini anlayarak,
bu hürmeti yerine getirebiliriz.
Peki, Kur’an-ı Kerim’e saygı duymak nasıl olur?
Ramazan-ı Şerif’te bizi kötülüklere ve yanlış yollara sevk etmek isteyen nefsin kötü arzularını terk ederek…
Bu ayda oruç tutarak, yemeyi ve içmeyi bırakarak…
Gereksiz, boş ve faydasız sözleri söylemekten ve yazmaktan kaçınarak…
İşte bu şekilde olur!
Melekler Yiyip İçer mi?
Çocuklar, melekler yiyip içer mi?
Hayır! İşte biz de Ramazan’da yemeyi ve içmeyi terk ederek bir nevi meleklere benzemeye çalışıyoruz.
Bu ne kadar güzel bir şey, hiç düşündünüz mü?
Peki, konumuza devam edelim:
Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’e nasıl indirildi?
Kur’an-ı Kerim’i, Peygamber Efendimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) Cenâb-ı Allah göndermiştir.
Peki, kim getirmiştir?
Hazreti Cebrâil (aleyhisselâm) getirmiştir.
O hâlde şöyle düşünelim:
Biz Kur’an okurken veya dinlerken ne yapıyoruz?
Üzerinde düşünelim mi?
Sanki Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından okunuyormuş gibi okumalıyız.
Sanki Hazreti Cebrâil (aleyhisselâm), Kur’an’ı Peygamber Efendimize yeni getiriyormuş gibi okumalıyız.
Sanki Kur’an-ı Kerim, Cenâb-ı Hak tarafından bizlere hitap ediliyormuş gibi okumalıyız.
Nitekim öyle değil mi?
Kur’an, Allah’ın kelâmı değil mi?
Aman Allah’ım! Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’i okumak, ne büyük bir şeref!
Bu şerefe nail olduğumuzu düşünüyor muyuz, çocuklar?
Allah bizlere neler vadediyor?
Bizden neler istiyor?
Bunları bilerek ve anlayarak Kur’an’a muhatap olmak, ne kadar güzel bir şey değil mi?
Ramazan’da Kur’an Tilâveti
Ramazan-ı Şerif’te İslâm âlemi bir cami, bir mescit gibidir.
Öyle bir mescit ki milyonlarca hâfız, o büyük mescidin her köşesinde Kur’an-ı Kerim’i ezberden okuyor!
Bir cümleyi bile ezberlemekte zorlanırken, düşünüyor musunuz?
600 sayfa Kur’an-ı Kerim, dünyanın her yerinde hâfızlar tarafından ezberlenip okunuyor.
Hatta Ramazan-ı Şerif’te teravih namazlarında Kur’an-ı Kerim’i baştan sona hıfz ederek (ezberden) kıldırıyorlar.
Bu ne büyük bir lütuf, ne muazzam bir hediye!
O semavî hitabı, yani Allah tarafından bizlere bildirilen emir ve yasakları dinleyip, onlara uymamız gerekiyor.
Teravih namazlarına giderken,
"Şehrü Ramazânellezî unzile fîhîl-Kur’ân"
ayet-i kerimesi okunur.
Bu ayet-i kerime, bizlere Bakara Sûresi’nde Ramazan ayının Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ay olduğunu hatırlatır.
Böyle bir atmosferde,
nefsin kötü arzularından kurtulup,
yeme içmeyi terk edip,
nûrânî bir hâle bürünmek ne güzel bir şeydir!
Bunu yapmamak ise ne büyük bir eksikliktir!
Ramazan ayında, mescitte oruçlu insanların arasında açıktan yiyip içmek, sadece onların tepkisini çekmekle kalmaz, bütün İslâm âleminin manevi nefretine ve hakaretine de hedef olmak demektir.
Bu yüzden sakın ola ki oruç tutanların yanında açıkça yiyip içme gibi bir yanlışlık yapmayalım.
Ama en güzeli, Ramazan’ı Ramazan bilerek,
bu mübarek ayın kıymetini idrak ederek,
oruçlarımızı en güzel şekilde tutmaya çalışmaktır.
Konuya devam edeceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.