Katoliklerin Ruhani Lideri Papa Franciscus; “dinler arası diyalog, barış, kardeşlik” ve Hz. İbrahim vurgusu ile “dostluğu ve kardeşliği pekiştirmek” amacıyla Irak’ı ziyaret etti, Şii dünyasının liderlerinden Sistani ve Babil Tugaylarının elebaşısı Keydani ile görüştü. Ziyaretten geriye, ülkemizin bölündüğünü gösteren harita kaldı.
“Papa, Irak, dinler arası diyalog, barış ve kardeşlik” kavramlarını aynı cümle içinde kullanmanın; Irak, Suriye, Afganistan, Yemen, Libya, Filistin ve bütün İslam coğrafyasında dökülen kan ve gözyaşını anlamamak olacağını bilerek, biz bu kavramları bir yerlerden tanıyoruz diye düşündüm. Anlaşılan, dinler arası diyalog projesinin gerçek sahipleri artık, taşeron kullanmamaya karar vermişler.
Son yıllarda her şey gözümüzün önünde olup bitiyor. Emperyalist devletler, yani düşmanlarımız, terör örgütleriyle iş tutuyor, terör devletçikleri kuruluyor, batımızda yığınak yapılıyor ve ülkemiz kuşatmaya alınıyor. Biz ise kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorunda olduğumuzu fark ederek, yeni silahlar ve yeni birlikteliklerle direncimizi artırmaya çalışıyoruz.
Düşmanın sınırımızda Papa’sıyla, ordusuyla, terör örgütleriyle bu kadar açıktan bizi hedef aldığı bir dönemde, içerideki tartışmalar tam bir gaflet halini ifade ediyor. Bazı siyasetçiler, sözde aydınlar ve yazarçizer takımı, yeni sistemde iktidar olabilmek adına yapılan ince hesaplardan, sınırımıza dayanan düşmanı göremeyecek hale gelmişler.
Toplumun değer yargılarına temelden düşman olan, dış destekli LGBT faaliyetleri, İBB tarafından, personele zorunlu tutulan eğitimle tanıtılıyor. Ayasofya Cami imamı sürekli gündemde tutuluyor. Terör övülüyor, terörist masum gösteriliyor. Taraflı tarafsız herkes için gurur kaynağı olması gereken yeni silahlarımız ve onları üreten kadrolar bile hedef alınıyor.
Bütün bunlardan daha acı olan ise, basiretsizlikleri her tarafından dökülen, teröre şirin görünmeye çalışan, milletine ait ne varsa değersizleştiren, hatta ona düşman olan bu düşüncenin ve bu düşünce sahiplerinin, gelecek umudu olarak görülmesi ve gösterilmesidir. Nasıl olacak peki? Sınırımıza dayananlarla, onların içerideki piyonları mı milletimiz adına mücadele edecek? Gençlerimize bu açmazı nasıl, ne zaman ve hangi imkânlarla anlatacağız?
Bizdeki tartışmaları ve umut olarak pompalananları görünce, otuz yıldır işgal altında olan, milyonlarca insanı katledilmiş, müzeleri, kütüphaneleri yakılmış, yıkılmış bir ülkede, başındaki Cumhurbaşkanına;
“Papa buraya Mekke ve Medine’nin yerine yeni bir dinî merkez inşası için geldi. Nasiriye-ur, bu dinin merkezi hâline getirilecek ve halkımız yanlış bilgilerle aldatılacak. ‘İbrahimî dinler, dinlerarası diyalog, barış ve kardeşlik’ temalarının ardında bu niyet saklı. Ben bu ziyaretin fitne ekme amaçlı olduğuna inanıyorum.” diyerek, Papa ile görüşmeyi reddeden, Irak’ın en yüksek dinî otoritesi Şeyh Ahmet Hassan et-Taha’nın bilincine, ferasetine ve cesaretine şapka çıkarmamak ne mümkün?
Kendimize gelelim, dışarıdaki düşmanla mücadelenin ilk adımı, içerideki piyonlardan ve o piyonlara sahip çıkanlardan kurtulmak olduğunu görelim. Bu bir güçler dengesi değil, bilinçlenme ve feraset meselesidir. Papa bu günlerde ülkemize gelseydi, İBB’de LGBT ile buluşur, teröristlere şirin görünme yarışında olanları ziyaret eder, birileri de ondan, iktidarı devirerek yerine kendilerinin geçirilmesin talep ederdi. Bilmem anlatabildim mi?