Geçen haftaki yazımda; “Biz, ülkeleri eğitimcilerle sendikacıların ayakta tutacağına inanarak yola çıktık. Milletimizin bağrından çıkan ve onun değerlerine bağlı fertler olarak kenetlendik ve otuz üç yıldır gece gündüz ibadet aşkıyla çalışıyoruz.” demiştim.
Büyük mücadelemiz, otuz üç yıl önce, 14 Şubat 1992’de başlamıştı. Tarihe hoşgörü ve adaletle hükmetmiş bir milletin kaderi beceriksiz, başarısız, yasakçı, ithal ve sapkın fikirlerin savunucusu, gücünü milletten değil askeri oligarşiden alan bir avuç azınlığın zulmü ile yönetilmek olmuşsa, sendikal mücadeleye, “Özlük ve özgürlük mücadelesi” diyerek başlanırdı.
Biz de öyle yaptık. Üç dinin ibadethanesini aynı mahallede açık tutan, fethettiği yerlerde; “Herkes dininde, inancında serbesttir. Can ve mal güvenliğiniz ve emeğiniz koruma altındadır.” diyen bir milletin mensupları olarak: “Hangi düşünceden olursa olsun, hangi fikir kampı içinde yer alırsa alsın, onun da bir insan olarak değer görmesi lazım, ona da hakkı hayat tanınması lazım. Ben onun da hakkının kavgacısıyım.” diyerek yola çıkmak lazımdı, biz de öyle yaptık. “iki günü birbirine eşit olan ziyandadır.” İnancının sahipleri olarak, bir derneği veya vakfı sendikaya çevirmedik, tek tek, kapı kapı, fert fert ulaştık, hatır sorduk, dert dinledik, yol yürüdük ve sendikamızı bu günlere getirdik.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” “İşçinin ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.” Düsturu gereğince, masa kurulmasını sağladık, masaya oturduk, yerine göre imza attık, yerine göre masadan kalktık. Çözdük, çözüyoruz, çözeceğiz dedik. Taklitçi, batıcı, tarihine yabancılaşmış, ezberci, “ulus devlete uysal kul yetiştiren,” özgüveni eksik, nefsinin ve hazzın esiri olmuş nesiller yetiştiren eğitim sistemini değiştirmek gerekir diyerek raporlar, analizler yayınlayan, kongreler, paneller yapan sendikamız; “Köklerden geleceğe, erdem, değer, eylem, adalet, hikmet, merhamet, iyilik, doğruluk, çalışkanlık, faydalı olmak, saygı, sorumluluk…” diyen “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” çalışmasını kıymetli bulduk ve katkı sunmaya devam ediyoruz.
Eğitim Bir Sen ülkemizin yüz akı sendikası olmuştur. 28 Şubat post modern darbesi özgürlüğümüze âşık yönümüzü, 15 Temmuz darbe ve işgal teşebbüsü de milli ve yerli olduğumuzu göstermiştir. Batının makyajının döküldüğü, değerlerinin ve uluslararası kurumlarının iflas ettiği Gazze soykırımı, bizim söylem ve işaret ettiğimiz yerin insanlığın barış ve huzuru için ne kadar stratejik bir liman olduğunu göstermiştir.
İnsanlık var oldukça bizim davamız var olacak, elden ele, nesilden nesile nöbet devredilecektir. Bizi anlamak istemeyenler de bizde hayat bulacak, yaktığımız meşale sadece ülkemizi değil bütün insanlığı aydınlatacaktır. Çünkü Eğitim-Bir Sen, bugünün, yarının ve kalıcı işlerin sendikasıdır.
Talat YAVUZ Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri [email protected]