Ülke genelinde açılan yetiştirme ve destekleme kurslarıyla ilgili birçok sorun olduğu gerçek.
Kurslar Halk eğitim denetim ve sorumluluğunda, her okulda değil de belli merkezlerde açılmalıdır. Milli eğitim son uygulamada çok doğru bir adım atarak TEOG sınavında çeldirici ve çok zor soru sormayarak sınavı ortak yazılıya dönüştürmüş ve bir anlamda, velilerin gözünde okulun itibarını tekrar artırmıştır. Sıra her okulda kurs açılması uygulamasını kaldırmaya gelmiştir. Bu öğrenciler bizim geleceğimiz. Onları küçük yaştan itibaren sınav stresi ve kaygısı ile psikolojilerini bozmaya gerek yok. Ders derste öğrenilir bu kadar basit. Dersini dinle, yazılına çalış başarırsın.(Son söylediklerim ortaokullar için geçerli, liselerde maalesef hala üniversite sınavı baskısı devam etmektedir) Hafta sonu spor, müzik, resim gibi kendi ilgi duyduğu ve isteyerek seçtiği kurslara devam etsin.
Kursların halk eğitim aracılığıyla açılmasının bir diğer faydası da mevcut öğretmenler arasından en verimlilere görev verebilmesidir. Yani kursta görev almak isteyen öğretmenlerin bilgi ve donanımına bakarak istediğine görev verir, istemediğine vermez. Okullarda tam olarak böyle olmuyor maalesef. Çünkü kurslar ücretsiz olduğundan 1000 kişilik okulun 1000 öğrencisi de kayıt yaptırıyor ve o okuldaki (verimliliğine bakmadan) tüm öğretmenlere kurs verilebiliyor. Ücretsiz olan hiçbir şeyin kıymeti bilinmiyor maalesef(bakınız ders kitapları). Bir haftada, 35 ders saatinde anlatılanlar yeterli olmuyorsa, cüzi de olsa veli desteği mutlaka sağlanmalı. Aksi takdirde amaçsız kursa gelen öğrenci, o kursun disiplinine ve düzenine de zarar verebiliyor. Ayrıca deneme sınavları, kurslarda çekilen fotokopiler ve diğer giderler için kurs açılan kurumlara ödenek aktarılamaz ise bu ödenek ailelerin cüzi katkılarından karşılanmalıdır.
Her şeye rağmen kurs açılmışsa o kursa mutlaka ek kaynak aldırılmalıdır. (okullarda aile birlikleri ya da sınıf öğretmeni tarafından satılsın demiyorum, sadece tavsiye edilsin, aile istediği yerden alsın) Ayrıca seviye sınıfları yapılabilmesi için de düzenli deneme sınavları yapılmalıdır. Ama tekrar etmekte fayda var, önceliğimiz öğrencinin, sosyalleşmesi için çaba sarf edilmeli anlayışının hâkim olması ve buna göre adımlar atılmasıdır.
Başka bir sorun da öğrenci gelmediği halde kapatılmayan kurslar. Maalesef özel derslerde olduğu gibi öğretmen bir kez daha parayla ilişkilendiriliyor ve saati 22 TL olan ek dersini kaybetmemek için türlü yollar arıyor, kursu kapatmak isteyen idareciyi bir daha kurslarda görev almamakla tehdit ediyor hatta öğrencilere ve ailelere kursu kötülüyor. Halk eğitim denetiminde her okulda değil de belli merkezlerde bu kurslar açılırsa, bahsettiğimiz sorunlarda ortadan kalkar elbette.
Başka bir sorun da Kadrolu öğretmenler 22 TL ücret alırken; ücretli öğretmenlerin 11 TL alması büyük bir haksızlıktır. Ücretli de olsa öğretmen öğretmendir. Eğitim fakültesinden diploma almış öğretmen arkadaşımızın aynı dersi, aynı sürede verirken yarı yarıya az ücret alması bence kul hakkına girmektir ve derhal düzeltilmelidir.
Destekleme ve Yetiştirme kurslarında görev alan müdür ve müdür yardımcılarına; hafta içi 18.00-22.00 arası, Cumartesi-Pazar günleri fiilen yaptıkları görev karşılığında 2 saat ücret ödenmektedir. Bu ücret kesinlikle yetersizdir demeyeceğim idarecilere bir hakarettir, derhal düzeltilmelidir.
Cumartesi kurs günü 8 saat ders olduğunu düşünürsek( sırasıyla Türkçe 2, Matematik 2, Fen Bilgisi 2, Sosyal2) sadece Türkçe ve Sosyal kursuna katılacak olan bir öğrenci iki ders arasında 4 saat beklemek zorunda kalacaktır. Derslerin bazılarına katılıp bazılarına katılmayan öğrenciler okullarda kargaşa yaratmaktadır. Hem bu yüzden hem de idarecilerin daha sağlıklı program hazırlayabilmeleri için paket dersler de seçenekler arasına alınmalıdır.
Maalesef sınav olduğu sürece kurs, dershane, özel ders okula alternatif olacaktır. Geçmişte FETÖ bu açığı iyi kullanarak örgütüne insan kaynağı ve para sağlamıştı. Hatta 2013 yılında Hükümetin dershanelerle ilgili yeni bir kanun tasarısı hazırladığı haberleri üzerine Saman(!) gazetesinde hükümete karşı sert bir kampanya başlamıştı. Gazete, bu tasarıya karşı tepki olarak, 14 Kasım’da “Eğitime büyük darbe”, 15 Kasım’da “Böyle bir yasa darbe döneminde bile uygulanmadı,” manşetleriyle çıktı. 15 Kasım 2013 tarihinde gazete “dershane” ekiyle birlikte 1,5 milyon adet basılıp dağıtıldı. Önce 17/25 Aralık sonra da 15 Temmuz darbe girişimi sonrası dershaneler, etüt merkezleri kesin olarak kapatıldı.
Dershanelere duyulan ihtiyaç giderilmeden yasa ile kapatıldıklarından, Milli Eğitim Bakanlığı Ücretsiz Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile dershanelerden boşalacak alanı doldurmaya çalışmıştır.
Oysaki her öğrencinin kaliteli ve ücretsiz eğitim alma hakkı bulunmaktadır. Öğrencilerimizin öncelikle kendi okulu ve sınıfında yeterli eğitim alması, ihtiyaç halinde takviye ders ve kurslara da ücretsiz ulaşması asli olandır. Bu kursların anlamı biz okulda, 35 saat boyunca öğrettiklerimiz yeterli değil, verimli olamıyoruz bu nedenle hafta sonu ya da okul çıkışı kurs açıyoruz demektir. Her öğretmen tartışmasız bilir ki “Ders derste öğrenilir”. Bunu yazdığım için belki meslektaşlarım bana kızabilir ama ülkemin menfaatleri şahsi menfaatlerimizin üstünde gelir. Kurslar sadece ihtiyaç halinde açılması gereken kurslar haline dönüşmeli ve eksiği olan öğrencilerin diğer öğrencilerle aynı düzeye getirilmesi amaçlanmalıdır. Bunun dışında sanat, spor ve kültürel içerikli kurslar açılmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.