“Çocuğum çok öfkeli”, “Her şeye sinirleniyor”, “Söylediğim hiçbir şeyi dinlemiyor”…
Bunlar, sadece bir çocuğun sinirli olduğu anlamına mı gelir? Yoksa derinlerde, yetişkinlerin çoğu zaman göremediği bir duygusal çöküşün sessiz işaretleri midir?
Günümüzde birçok ebeveyn, çocuklarının öfkesini yalnızca bir davranış bozukluğu olarak değerlendiriyor. Oysa bu değerlendirme, en iyimser tabirle eksik, en kötüsüyle de çocuğun iç dünyasına atılmış bir perde anlamına geliyor. Çünkü çocuklarda öfke, çoğu zaman bir “neden” değil, bir “sonuçtur”. Görünürdeki davranışın ardında ise bazen ailesel çatışmalar, bazen değersizlik duygusu, bazen de okul koridorlarında yaşanan gizli bir savaş vardır:
Akran zorbalığı.
Zorbalık; çocuğun yalnızca fiziksel olarak değil, duygusal olarak da ezildiği bir süreçtir. Dışlanmak, alay edilmek, sosyal medya üzerinden aşağılanmak… Tüm bunlar küçük bir yürekte koca bir öfke volkanına dönüşebilir. Ve bu öfke; ya sessizlikle, ya da taşkınlıkla kendini gösterir. Her ikisi de ebeveynin “duy”ması gereken bir işarettir.
Fakat sadece zorbalığa uğrayan çocuklar değil, zorbalığı uygulayanlar da alarm verir aslında. Onlar da başka bir dünyanın mağdurlarıdır çoğu zaman. Sevgiyle büyümemiş, şiddeti iletişim sanan, ilgi görememiş bir çocuğun, başkası üzerinde güç kurarak varlık göstermesi şaşırtıcı değildir. Ve bu döngü kırılmadıkça, öfke bir çocukluk krizi olmaktan çıkar, bir toplumsal probleme dönüşür.
Peki çözüm nerede?
Cevap oldukça sade ama derinliklidir: Görmek, duymak ve güvenli alan açmak.
Evde, okulda, sokakta… Çocuklar kendilerini ifade edebilecekleri, yargılanmadan dinlenecekleri alanlara ihtiyaç duyar. “Neyin var?” sorusunun cevabını sabırla beklemek; “Seni anlıyorum” demek belki de bir terapinin en doğal halidir.
Ve elbette eğitimciler… Her çocuğun sadece akademik başarısını değil, duygusal izlerini de fark edebilen öğretmenlere ihtiyacı var. Rehberlik sistemlerinin işlevsel olduğu, zorbalığın görmezden gelinmediği, çocukların birbirlerine sahip çıkmayı öğrendiği bir okul iklimi; geleceği onarmanın belki de en etkili yolu.
Unutmayalım…
Çocukların öfkesini bastırmak değil, anlamak zorundayız.
Çünkü her öfkenin ardında bir “duyulmamış cümle”, bir “görülmemiş kırgınlık” saklıdır.
Ve bazen bir çocuk, sadece “duyulmak” ister…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.