Derin ve kapsamlı bir kültür mirasımız olmasına rağmen bu mirası taşıyan eserlere hem dili hem de ulaşmak bakımından uzak kalmışız.
Dili bakımından uzak kalışımızın sebeplerini bilmeyenimiz yoktur; burada yeniden tekrar etmeye gerek var mıdır, bilmiyorum. Benim asıl üzerinde durmak istediğim ise “ulaşmak bakımından” uzak oluşumuz.
Bir esere ulaşmak bu kadar zor mudur?
Esere ulaşmaktan kastım bunun ilmiyle uğraşan ve bunu meslek edenler ile ilgili değildir. Benim derdim yeni yetişen nesildir.
Millî unsurları ihtiva eden eserler özellikle çocuklardan başlayarak gençlerin çok kolay ulaşabilecekleri alanlarda, platformlarda, gazetelerde, televizyonlarda tiyatrolarda bulunmalıdır.
Soruyorum; televizyonlarda, sinemalarda ve bizi saran hayatın her yerinde millî olan unsurlar var mıdır?
Ortaokulda okuyan bir çocuk için önerebileceğiniz bir millî eser var mıdır? Varsa elinizin altında mıdır? Seyrettirmek istediğiniz bir çizgi film, animasyon söyleyin lütfen.
Ölçünüz Oscar ve Nobel değil mi?
İşte fark ettiniz mi? Kendimizi nasıl açık ettik.
Bizim itirazımız işte tam burada başlıyor.
Mesela millî en güzel eserlerimizi çocuklarımızla, gençlerle buluşturabiliyor muyuz? Çocuklarımız bu eserleri okurken öncelikle eğlenebiliyorlar mı? Yoksa sıkılıyorlar mı? Eserlerde dile getirilen değerlere burun kıvırıp modası geçmiş şeyler olarak mı bakıyorlar?
Çocuklarımıza eserlerin adını ezberletmek yerine onlara okuduklarından keyif alan ve özgüven sağlayan kaç eser sıralayabiliriz?
Birkaç eser isminden yola çıkarak mesela hikâyeden başlarsak;
“Forsa”yı kaç çocuğumuz millî şuurla okumuştur? “Gözyaşı”nı kaç edebiyat öğretmeni derste tahlil etmiştir? “Eskici”yi, okurken neler anlamıştır?
Ya romanlar;
“Devlet Ana”yı, “Küçük Ağa”yı kaç çocuğumuz okumuştur?
Ya filmler?
Millî bir sinemamız var mıdır? İlk akla gelenler batı değerlerini anlatan yabancı filmler değil midir?
Bizim, batının küflenmiş ve her bakımdan bizim millî değerlerimizin karşısında geliştirdiği kendi değerlerini ön plana çıkardığı eserleri değil;
Kilisenin, haçın, sürekli insan hakkı ve batılı değerler denilerek tanrılaştırılan insanı çıkmaza sokan değerler değil;
Bizim olan ve gerçekten insan onurunu, hakkı ve iyiyi, doğruyu, güzeli temsil eden millî değerlere yönelmemiz gerekiyor.
Yine birkaç eser ve kahraman üzerinden konuşmamız gerekirse;
Çocuklarımıza, üretilmiş hayali “Süpermen” “Örümcek Adam” veya tarihi batılı karakterler “Sezar” “Büyük İskender” yerine
Bütün insanlığı aydınlığa çıkaran İslam’ın doğuşu, Peygamberimizin devrim niteliğindeki hutbeleri, İslam’a davet için diğer Kral ve İmparatorlara yazdığı mektuplar,
Hazreti Ali’nin Cenk-namesi, Battal Gazi’nin destanı; “Ömer bin Abdulaziz”in çağlar ötesinden günümüze intikal eden adaletli yönetimi; “Tarık bin Ziyad”ı, Alparslan’ı, Fatih’i;
Ezber değil ama öz ve muhteva bakımından “çağın idraki, yöntem ve tekniklerine” göre;
“Yunus Emre, Mevlâna, Dede Korkut Hikâyeleri”,
Batılı taklit “Dante” “Victor Hugo” değil de;
Millî ve orijinal; “Hasan el-Basri”, “Muhammet Gazali”, “Gülşehri”, “Oğuz-name” gibi,
Çocuklarımıza hayatı;
Akıl, din, varlık, kader, ilim, siyaset,
Ve bütün bunlarla birlikte “aile”, “anne-baba” “millet” “vatan”, “şehitlik”, “hak, adalet, vicdan, sevgi, aşk, vefa” gibi temel değerleri anlatan millî eserler,
Ve hepsinden önemlisi bütün okumaların, yolların, yaşantıların ama her şeyin Allah için olduğu, bütün yolların nihayetinde Allah’a çıktığı ve her şeyin Allah’a döneceğini gösteren millî okuma bütünlüğü ve eserleri bizi kuşatmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.