13 Nisan Cuma günü akşamında miraç Kandilini idrak etmiş olacağız. Miraç kandili Hicri olarak Recep ayının 27. Gecesine tekabül etmektedir. İsra Arapça’da gece yolculuğu anlamına gelir. Hz. Peygamber (sav) in geceleyin Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürülmesini ifade eder. Miraç ise, Mescid-i Aksa’dan Sidretü’l-Münteha’ya kadar olan yükselişi ifade eder. Hz. Peygamber (sav) in fizikötesi âlemlere seyahatiyle ilgili bu iki safha sonraki dönemlerde birleştirilmiş ve Mi’raç Kandili adıyla kutlanmaya başlamıştır. [1]
İsra Hadisesi İsra suresinin ilk ayetinde şöyle yer almaktadır. ““Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” [2]
Miraç olayı ise Sevgili Peygamberimizin (sav) hadislerinde yer almaktadır. Her ne kadar Miracın gerçekleşmediğini iddia edenler olsa da Miraç hadisesi sahih hadislerle sabittir.
Hz.Enes (r.a) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara, Mirac'a götürüldüğü geceden anlatarak demiştir ki, “Ben Kâbe’nin avlusundan Hatim kısmında yatıyordum, Uyku ile uyanıklık arasında idim. Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar göğsümü yardı, kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi imanla ve hikmetle dolu, altından bir kap getirildi. Kalbim çıkarılıp su ve zemzem ile yıkandı. Sonra içerisi imanla doldurulup tekrar yerine kondu. Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak'tı. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril as beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını takiben Hz. Âdemi gördüm. Daha sonra Hz. Yahya ve Hz. İsa as ile karşılaştım. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Orada Hz. Yusuf ile karşılaştık. Daha sonra Hz. İdris, Hz Harun, Hz. İbrahim, ile karşılaştım. Sonra Sidretü’l-Münteha'ya çıkarıldım. Oradan geri döndüm. Hz. Musa’ya uğradım. Ne ile emredildin?" dedi. “Her gün beş vakit namazla!" dedim .” [3] …
İmam Buhari Miraç olayı ile ilgili bu hadisi, son kısmındaki bölümde, namazın kılınmasına yönelik emir nedeniyle “Namaz” (Kitabüs Salat) bölümünde zikretmiştir. Konunun ilahi ve imani yönüne dikkat çekerek te “Tevhit” (Kitabüt Tevhit) bölümünde de yer vermiştir.
İmam Müslim ise Mi’râc hadislerine Sahih’inin “İman” (Kitabül İman)bölümünde yer vermiştir. İmam Müslim bu yaklaşımıyla Mi’râc’ın mucize oluşuna dikkat çekmiş ve dolayısıyla olayın iman ve teslimiyet meselesi olduğunu ortaya koymuştur. [4]
İmam Buhari ve İmam Müslim’in bu yaklaşımlarını neden zikretmek istedim. Bu gün kendi bildiklerini mutlak doğru olarak kabul eden kimseler Kuran mealini eline alıp başta gaybi ve imani meseleler olmak üzere “Bir konu Kuranda varsa vardır, yoksa uydurmadır” anlayışıyla sahih hadisleri ve muhtevası olan konuları cüretkâr bir biçimde reddetmektedirler.
Peygamber Efendimizin bir gecede Mescid-i Aksâ’ya götürülmesinden sonra, inkârcı insanlar Peygamberimizle alay etmeye başlamışlar, hemen Hazreti Ebu Bekir’in yanına koşmuşlar. Onun böyle bir durumda ne düşündüğünü, böylesi bir iddia karşısında nasıl davranacağını merak etmişler. Hazreti Ebu Bekir oldukça sakin ve kendinden emin bir tavırla, eğer bunu o söylüyorsa doğrudur cevabını verince hepsi büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlar. İşte bu olaydan sonra Hazreti Ebu Bekir’e ra “Es-Sıddık” lakabı veriliyor ve o günden sonra Ebu Bekir es-Sıddık diye anılmaya başlıyor.
Hz Ebu Bekir efendimizin “Eğer bunu o söylüyorsa doğrudur” teslimiyetinin ne anlama geldiğini, Bu söz akla mantığa uygun değildir, Kuran’a uygun değildir diyerek “Peygamber bu sözü söylemiş olamaz” noktasında olanlar anlayamazlar. Miraç hadisesi bu anlamda aklın idrakinin üzerinde bir olay olması nedeniyle mucizedir, mucizelere de teslimiyetten başka bir yol yoktur.
Bu mucizevî yolculuktan dönüşte Yüce Allah ona bir takım hediyeler vermiştir.
Beş vakit namaz, Bakara suresinin son iki ayeti ve Allaha şirk koşmayan günahkârların bağışlanacağı müjdesi verilmiştir. [5]
Bizler de bu mucizevi yolculuktan, manevi yükselişten nasibimizi alabilir miyiz ?. Miraç’ta hediye edilen namazı hiç terk etmemek koşuluyla ile alabiliriz ki buna çok ihtiyacımız var. Rabbimizle buluşmaya, nefsani ve şeytani istek ve arzulardan kurtulmaya çok ihtiyacımız var. Hepinizin tanıdığı ünlü bir gazeteci umreye gidince yaşadığı tecrübeyi köşesinde paylaşmıştı. “Namaz kılmanın insanı müthiş rahatlatan bir yanı varmış. Hele secde etmek, inanılmaz bir teslimiyetmiş. Milyonlarca insanın arasında “hiç kimse” olmak, teslim olmak, kendini oradaki enerjiye bırakmak, bütün hayatımı gözden geçirmeme sebep oldu”.
Bu tecrübeden hareketle bütün hayatımızı gözden geçirmemizi sağlayacak iradeyi göstermemiz, halinde miracımızı yaşamış olur, ifade ettiği manayı anlamış oluruz. İşte bunun için kendimize soralım, Miracımız için hazır mıyız ?
Zaman zaman mübarek gün ve geceleri nasıl ihya edelim sorusuyla karşılaşıyoruz. Bu sorunun cevabı ile ilgili kısaca söyleyelim Mübarek gecelerin ihyası ile ilgili özel bir ibadet mevcut değildir. Namaz, Kur'ân tilaveti , dua, tesbih, istiğfar gibi bireysel ibadetleri yapabiliriz. Her şeyden önce bu gecenin bizim adımıza bir milat olmasını sağlayabilir miyiz sorusunu kendimize sorabilirsek hayatımızın bundan sonra kalan kısmı için çok çok önemli bir başlangıç yapmış oluruz.
Miraç kandilinin gönül dünyamızı aydınlatmasını, gönül coğrafyamıza huzur getirmesini, bu mübarek gecenin manevi bir diriliş ve yükselişe vesile olmasını diliyorum.
Miracımız mübarek olsun…Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.