Irak - Körfez Savaşı yıllarıydı. Aradan yirmi yıldan fazla zaman geçti. Zamanın Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Yıldırım AKBULUT, televizyonda şöyle anlatıyordu:
Devlet büyükleri olarak oturup bir karar alıyoruz. Aradan üç dört ay geçiyor. Bakıyoruz ki aldığımız karar başka devletlerin işine yarıyor. Yıldırım AKBULUT, bu ifadesiyle Türkiye’nin Irak politikalarında düşülen hataları kastetmişti.
Bugün itibarıyla devlet erkanımız, Suriye politikamızı belirlerken bu anekdotu milli hafızası olarak her zaman hatırlamalıdır. Turgut ÖZAL ve Yıldırım AKBULUT dönemindeki hatalardan gereken derslerin çıkarılmış olması gerekir.
Düşmanlarımız, Suriye’ye Türk ordusunu çekebilmek için son birkaç yıldır çaba gösterdiler. Çok sayıda terör örgütü kurarak Türkiye’ de facialara yol açan bombalar patlattılar. Sınırlarımız taciz edildi. Şehirlerimizi canlı bombalarla tehdit ettiler. Çok sayıda sivil ve üniformalı vatandaşımız şehit edildi. Böylece, düşmanlarımız, yaşadığımız acılar içerisinde ülkemizi yönetenleri duygusal bir karar almaya zorladılar.
Bu bağlamda Suriye’de rejim muhalifi güçlerle birlikte yürütülecek bir operasyon için aldığımız kararı uygulamaya soktuğumuz görüldü. Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriyeli muhalif güçlerle birlikte Cerablus’a girdi. Böylece, Birinci dünya savaşından bir asır sonra, yedi düvel ile tekrar cephede resmen savaşır duruma geldik. Umarız düşmanlarımızın istediği bir zamanda değil, kendi belirlediğimiz bir zamanda bu kararı almış olalım. Aldığımız karar, bizim kararımız. Başkalarının istediği bir karar değil inşaallah.
Şu anda sınırlarımızın içinde ve dışında savaştığımız terör örgütleri haçlıların bizzatihi ordusu, kilisenin çapulcuları, ya da tarihi bir ifadeyle yedi düvelin askerleridir.
Netice itibariyle güney sınırlarımızda atacağımız her adımda AKBULUT’ un hazin anekdotunu hatırlamakta fayda var. Bu günlerde Musul bölgesini terör örgütlerinden temizlemek için bir operasyon yapılacaksa biz de mutlaka arazide olmalıyız. ABD’nin terör örgütleriyle birlikte Musul’a girmesindense, o terör örgütlerinin korkulun rüyası olarak Musul ‘a girerken bizim de orada bulunmamız ileride sözümüzün dinlenmesine yardımcı olur.
Aksi taktirde meşru ve mantıklı açıklamalarımız, isteklerimiz, sadece talep ve dile getirmenin ötesine geçemez. Yapılacak olası bir operasyonun tamamen dışında kalırsak, meydanı yine terör örgütlerine bırakmış oluruz. Malum anekdotumuzu hatırlayıp, alacağımız kararların başkalarının işine yaramasına izin vermemeliyiz. Yoksa tarih tekkerrür etmeyi çok sever.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.