Müslümanca düşünmek ve Müslümanca yaşamak ise bu eğlence fikrine biraz uzak durmamız, uzak durmasak bile soğuk karşılamamız gerektiği kanaatindeyim. Çünkü eğlence çoğu zaman lüks bir hayatın sonucudur. Oysa Müslümanca düşünmek veya Müslümanca yaşamak lüks hayatın karşısındadır. Çoğunlukla lüks yaşantı müsrif bir yaşantının da sonucudur. Bu nedenle Filistin’de bombaların altında can veren çocukları gördüğümüzde iftar sofralarından üzüntüyle ve çoğu kez de karnımız doymadan kalkmışızdır. Bu Müslüman olduğumuzdandır. Müslüman yaz aylarında değil sadece, diğer aylarda da eğlenceye, boş bir hayatın içinde yok olmaya doğru yuvarlanamaz.
Müslümanca bir hayat muhalif hayattır da. Dünyevî olan her şeye karşı bir muhaliflik. Çünkü dünya hayatı çoğu zaman insanların ulvî şeylerden uzak kaldığı bir yaşantı tarzıdır. Bu dünyada hüküm süren kötülüklere dur demenin muhalifliğidir. Dünyada egemen olan şey güçtür. Ne kadar haklı olursanız olunuz eğer güçlü değilseniz dünyada haklılığınızı gösteremezsiniz. Yaşanan bütün hadiseler bu sözlerimi doğrular niteliktedir. Oysa ulvî bir hayatta önemli olan haklı olmaktır. Bütün öğretiler, felsefî görüşler, dinler ve ideolojiler teorikte benim bu sözlerimi doğrulamaktadır. Ne var ki hayatın gerçekleri öyle demiyor.
Müslümanca tavır lüks hayatın ve israfın karşısındadır. Dünya hayatının bir de uhrevî tarafı vardır. Lüksün ve israfın gerçekte insanın kendi hakkı olmadığı sadece şartlar gereği dünya nimetlerinin daha fazlasının kişinin önüne doğru aktığı gerçeğidir. İnsan kendi iradesiyle böyle bir lüksün ve böyle bir müsrifçe yaşantının içine giremeyeceği fikri karşı tezlerle çürütülemez. İnsan gerçekte aciz ve bir o kadar da çaresiz varlıktır. Tarih içindeki bütün güç yanında yer almış tarihi kişilikler yok olup gitmiştir. Kendisinden geri kalan şey haklılıkları ve haksızlıklarındır. Tarih sahnesinde yer almış olan kişilerin bugün biz iyiliklerini ve kötülüklerini konuşmaktayız. Gücü kuvveti, şanı ve şöhreti ise toprak olmuştur; yok olmuştur.
Müslümanca düşünmek eğlence fikrine mesafelidir. Müslüman, gazinolarda, pavyonlarda, plajlarda eğlenemez. Müslüman içkinin ve eğlencenin sarhoşu olamaz. Çünkü fikri gereği bunu yapması imkansızdır. Yapıyorsa Müslümanca bir tavır ve fikir içinde değildir. Yapıyorsa o zaman kendi fikri kendisini yalanlamaktadır.
Müslümanca duygu karmaşık bir tat vermez. Onun tadı cennet rahiyası gibi kokar ve cennetten gelmiş gibidir. O duyguyu tatmak için Müslüman gibi düşünmek ve Müslüman gibi yaşamak gerekir. Bu nedenle Müslümanların tattığı bütün duyguları tadarak ancak Müslümanca bir duygunun içinde yoğrulabiliriz.
Müslüman karmaşık zihniyetin izinde yürümez. O, berrak bir düşünceye, aydınlık bir zihniyete sahiptir. Durduğu yer, yürüdüğü yol bellidir. Kendinden emin ve söylenenler karşısında çelik iradelidir.
Müslümanca düşünce sisteminde mevsimlik durum yoktur. Yanardöner bir tavır sergilenmez. Müslümanca tavır her mevsimde aynıdır. Yazı, kışı, ilkbaharı, sonbaharı olmaz. Her zaman aynıdır. Çünkü Müslüman bilir ki ölüm her an, her mevsimde de insanı bulabilir. Tatil, yaz kış dinlemez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.