Günümüzde ehliyet, liyakat tartışmaları bir zamanlar çok kullandığımız, “eğitim şart” kolaycılığına dönüştü. Kendisinin veya mensubu olduğu partinin, sendikanın, kurumun vs. donanımına ve geçmişte nelere sebep olduğuna bakmadan insanlar, “Ehliyet ve liyakat çok önemli, ehliyet ve liyakati yok ettiniz mi devlet elinizden gider, biz bu yüzden bir imparatorluk kaybettik.” diyerek bütün muhataplarını alaşağı edebiliyor.
Elbette ehliyet ve liyakat, “işi ehline verin” emri çok önemlidir, ancak bunun kim tarafından söylendiği de en az ehliyet ve liyakat kadar önemlidir. Kanımca insanları bir kurumda yetki, gazetede köşe, televizyonda koltuk, bürokraside makam sahibi olması, ehliyet ve liyakat konusunda otorite yapmaz, yapmamalıdır.
Ülkemizde sendika ve siyaset çevrelerine bu ölçüyle baktığımızda sergilenen tutarsızlığı ve yapılan haksızlıkları görebiliriz. Dönemsel bazı sıkıntıları kullanarak, geçmişte insanımızı en temel haklarından mahrum edenler, ülkeyi iflasın eşiğine getirenler, yargıya genel kurmayda brifing verdirenler, ortaya bir vizyon koyamayanlar, ehliyet ve liyakatsizliklerini uyguladıkları baskı ve korkuyla gizleyenler, bugün çıkmış akıllarınca bize ehliyet ve liyakat dersi veriyorlar.
Yıllardır ehliyet liyakat diye yapmadık suçlama, atmadık iftira, çalmadık mahkeme kapısı bırakmayan bir sendikanın, son bir hafta içinde sergilediği kıvraklık ise tarihe bir ibret vesikası olarak geçmiştir.
Başkalarına uyguladıkları ehliyet liyakat ölçüsünü, kendi üyelerine uygulamayı akıllarına bile getirmemişken, umut tacirliği yaptıkları kariyer sınavının iptali için aldıkları göstermelik eylem kararından bile sessizce vazgeçebildiler.
Umarım öğretmen arkadaşlarımız, özellikle sınav konusundaki haklı hassasiyetlerinin nasıl sorumsuzca kullanıldığını görmüşlerdir. Umut tacirliğinin sonunun olmadığı anlaşılmıştır. Yapılan ehliyet ve liyakat itirazlarının aslında bürokraside makamlara gelebilme mücadelesi olduğu görülmüştür.
Ehliyet ve liyakat konusunda ülkemizde problem hep olmuştur. Önemli olan bunu en aza indirebilmektir. Bunun yolu ise yaşananları sendikal ve siyasal mücadeleye ilkesizce malzeme yapmak değil sistem kurmaktır. Gücü eline geçirenin unuttuğu ve rakibini saf dışı etmek için hatırladığı ehliyet ve liyakat talebi tutarsızlıktır, insanların aklıyla dalga geçmektir. Tıpkı 76. Madde ile atanıp ehliyet ve liyakat konusunda ahkâm kesmek gibi.
Bütün bu problemler çözülür yeter ki hep beraber tutarlı olalım. Yıllardır ehliyet ve liyakat sadece sınav olarak gösterildi. Şimdi MEB, onun da gerisine düştü. Hâlbuki çoktan herkesin kabul ettiği bir yönetici seçme ve atama sistemi kurar, buradan hareketle kariyer sistemine adil, uygulanabilir, öğretmenleri gazetecilerin ve kitlelerin önüne atmayacak, eğitime katkısı olacak bir düzene geçebilirdik.