Bugünlerde gündemi işgal eden Kur’an-ı Kerîm’e yapılan haddi aşmalar saygısızlıklar ve insan dışı muamelelerdir.
Ancak ne yazık ki Kur'an'dan nasibini alamayan ve mahiyetini de bilmeyen acınacak haldeki cismen insan ama düşünce ve akıl yönüyle mahlukatla mukayese edilemeyecek pespaye, özellikle insanların dikkatleri üzerine çekmek isteyen ve sanki medyatik olma adına haddini aşan hareketlerle karşı karşıya kalıyoruz.
Tabi bu davranış sadece müslümanların mukaddes kitabı ve Allah’ın kelama Kur’an-ı Kerim değil, bilakis kokuşmuş zihniyetiyle müslümanları karşısına alıp, şayet mensup olduğu bir dini varsa ve bu da Hristiyanlık ise; acaba bu iki din grubu arasında bir fitneye ve kavgaya vesile olabilirim diye gayretkeş bazı zavallılar bilmiyorlar ki değil İslamiyet gibi dünyanın beşte birinin mensup olduğu mukaddes bir dine, Yahudi’ye ve Nasara’ya da bu reva görülemez.
Oysa bilseler ki; “İslâmiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez. Gündüz gibidir; göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.”
Burada bilinmesi gereken çok önemli bir konuyu nazara vermek istiyorum. Çünkü düşmanlık besleyen bazı zavallıların, bu davranışlarının kendi insanlıklarını da ayaklar altına aldıklarını farkında olmadan körü körüne bir düşmanlık içerisinde bulunmasını şöyle bir değerlendirelim.
1980 yılların başında Almanya’da bir dinler arası tanışma toplantısın bulunmuştum. 15’in üzerinde Hristiyan dinine mensup ve özellikle din adamı papaz, rahip ve rahibeler; bir o kadarda Türkiye’den Almanya’ya eğitime gitmiş olan dindar Türk gençleri bir araya gedik.
Bir araya gelme sebebi sabahtan akşama kadar onlar bize kendi dinlerini anlatacaklar. Kendi dinleri hakkında bizim sorduğumuz sorulara cevap verecekler. Biz de onlara kendi dinimizi anlatacağız. Onların dinimiz hakkında sordukları sorulara cevap vereceğiz.
Bu toplantı sabahleyin kilisede başladı öğlene kadar çeşitli sorular ortaya çıktı. Öğlen kilisede ikramda bulundular. Öğlenden sonra da Münih’te müslümanların namazlarının kılındığı ve hafta sonları da Risale-i Nur sohbetlerinin yapıldığı bir salonda, biz ona dershane diyoruz devam etti.
Tabii ki ben bu birlikteliğin detayını sayfalarca yazarak anlatsam bitiremem. Ancak ben özet olarak anlatmaya çalışacağım. Onlar İslamiyet hakkında ellinin üzerine soru sordular, biz de Hristiyanlık hakkında dört soru sormuştuk.
KUR’AN-I KERIM ALLAH’IN KELAMI VE İNSANLIĞIN MUKADDES KİTABIDIR
Bizim sorduğumuz sorulardan bir tanesi teslis, ikincisi İncil hakkındaydı. Sorumuz acaba sizin elinizde nazil olduğundan bugüne orijinal İncil var mıydı? vb. Onlar ise bize İslamiyet de ilgili dinin emirlerini yerine getirme noktasında ki cevaplandırmamız gereken sorular sordular. Akşama kadar bu surular cevaplanacaktı.
Bu esnada bir Başpapaz bize bir sorunun cevabını daha vermeden, ikinci soruyu sormaya devam ediyordu.
İçlerinden bir rahibe şiddetli bir şekilde muhalefet ederek demişti ki; bir defa evvela dinlemesini öğrenmeliyiz. Görmüyor musun bunlar Hristiyanlığı ve İncili bile bizden daha iyi biliyorlar. .
Gerçek İncil ve elimizdeki İnciller kaç sayfa, ona cevap veremedik. Biz kendi dilimizden haberimiz yok, bunların dini ile ilgili sorular soruyoruz. Lütfen herkes haddini bilsin.
Akşamleyin namazda bu grup oturarak, bazıları da diz çökerek akşam namazını seyrettiler. Ama enteresandır ki yatsı namazında tamamı diz çökerek, bizim yatsı namazı kılmamızı saygı içerisinde beklediler. Bütün bunları anlatmamdaki maksat asıl amacım ve önemli konu da şudur:
Ayrılma zamanı gelmişti ki Katolik kiliselerini organizasyon başkanı ve Başpapaz, belki ismini söylemesem daha iyi olacak bize dedi ki:
“Bakın Hristiyan gençlerin içerisinde İslâmiyeti kabul edip ve istikamet üzere bizim gençlerimizin faydalanması için kitaplar neşrettiler. O listeyi de bize gösterdi. Şimdi dedi ben size şunu söylüyorum siz kendi gençlerinize, mukaddes din İslâmiyet’e davet etmede göstermiş olduğunuz hassasiyeti ve samimiyeti bizim gençlerimiz içinde sarf etmezseniz, göstermezsiniz, benim iki elim sizin yakanızda olacaktır.
Çünkü biz maalesef kilise olarak artık gençlerimize sahip çıkamıyoruz, gençler kiliseye gelmiyorlar. Ama ben görüyorum ki sizler gençleri buraya toplayıp düzenli ve güzel bir İslami eğitimden geçiriyorsunuz. Bu eğitimi bizim gençlerimizin de ihtiyacı var lütfen esirgemeyin.
Şimdi bu kadar yazmamdaki sebep Kur’an-ı Kerîm’i yakma teşebbüsünde bulunan ne diyeyim ki “yarattık” nihayet Allah’ın yarattığı bir varlık ama; “cennet ucuz olmadığı gibi cehennem dahi lüzumsuz değil.”, “yaşasın zalimler için cehennem”, dedikten sonra gömüyor musun?
Senin mahiyetini bilmediğin, düşmanlık beslediğin, bizim mukaddes kitabımız mu’cize Kur’an-ı Kerim’i sen kâğıt olarak yakabilirsin, ama onun ifade ettiği manaları yaktıkça neşrolur, gelişir, çoğalır, her tarafa yayılır.
Bir tanesinin kâğıdı yakarsın, yerine sonsuz tane filiz verir ve yeşerir. Çünkü buna değil bizlerin, sizin gençlerinizin de mensup olduğunuz ve eğer varsa dininizin gençlerinin de ne kadar çok ihtiyacı olduğunu inşaallah anlatabilmişimdir.
Eğer halen anlayamadıysan git sen bu işlerle meşgul olan papazlardan sor size ne cevap verecekler. Onun için bu gibi haddi aşmaları Kur’an’ın sahibi Rabbime havale ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.