“Kendi gök kubbemiz” ne kadar hoş, latif, dolu ve hür bir söz. Hem bir uçtan uca hürriyet, hem de kendimize ait bir egemenlik öyküsü yazdıracak kadar biz.
Elbette konumuz, Üstat Yahya Kemal Beyatlı’nın aynı isimdeki şiir kitabı değil. Ancak bu güzel eserde sözü edilenler de esasen benim anlatmak istediğim şeylerden mürekkep.
İstanbul, bugün trafiği dışında her şeyi ile sevilecek ve yaşanacak bir şehir. Tarih onda, kültür onda, güzellik onda, ihtişam onda. Her şeyi ile İstanbul bir güzel şehir.
Bizim kendi gök kubbemizin sınırı bir boydan boya bütün renklerin dünyası, bir uçtan uca bütün İslam coğrafyasıdır. Öyle ki her canlıdan sorumlu, her taşında izi olan insanların emeklerinde yaşayan bir bahtiyarlığın öyküsüdür.
Yunus Emre’nin, “Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim” anlayışının hüküm sürdüğü bu coğrafyada, akıncıların “çocuklar gibi şen oldukları” çağlardan geriye kalan bir ümit ışığı var. Bizi besleyen, yaşatan, içimizdeki cevherin parıldamasına hem sebep hem de netice olan.
İstanbul’da bir kelebek kanat çırpsa etkisini Mekke’de gösterir. Bağdat’ta bir eser yazılsa okuyucusu Bosna’dadır. Bizim gök kubbemizin altında yüzlerce yıl farklı dilden, farklı dinden, farklı kültürden, farklı ırklardan insanlar huzurla yaşamıştır.
İslam’ın hüküm sürdüğü her beldede, her mekânda ve zamanda insanlar mutlu olmuştur. Bu ihtişamı yalnız İslam sağlayabilmiş, sonraki zamanlarda ve özellikle günümüzde Batının gücünün hissedildiği çağımızda kan, gözyaşı, zulüm ve ölümlerle birlikte katliamlar yaşanmıştır.
Bizim coğrafyamıza sokulan acı ve gözyaşının sebebi batıdır. Atom bombası batınındır. 1. ve 2. Dünya Savaşları batınındır. Amerika ve Afrika’daki soykırımlar, toplu katliamlar, kimyasal silahlarla insanları toplu öldürme batınındır. Yiyeceklere hormonu katan batıdır. Ahlaksızlığı meşrulaştıran, özgürlük adına alkolü, bağımlılığı artıran batıdır. Irkları ayıran, zencilere zulmeden, onları yok sayan, ırkçılık batınındır.
Küresel ısınma batınındır. Tabiat ve çevre kirliliğinin sebebi batıdır. Bizim gök kubbemizdeki bütün yıkımların sebebi, faili, azmettiricisi, kuklacısı batıdır.
Bizim gök kubbemizde bunların hiçbirini bulamazsınız.
Bizim gök kubbemizde:
“Beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur.”
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
“İşçinin alın teri kurumadan hakkını ödeyiniz.”
“Fırat’ın kenarında bir kuzuyu kurt kaparsa sorumlusu Ömer’dir.” vardır.
Komşuluk hakkı, yolcunun hakkı, fakirin hakkı, zenginin hakkı, talebenin hakkı, muallimin hakkı, ananın, babanın, çocuğun, âlimin, çobanın, başkanın, başkan olmayanın, müşterinin, esnafın ve sair herkesin hakkı vardır ve bu haklar bellidir. Bizim gök kubbemizde bütün bunların yanında ağacın hakkı, böceğin, çiçeğin, bitkinin ve hayvanın hakkı vardır.
Bizim gök kubbemizde Gurabahane-i Laklakan” vardır. Bursa‘da 19. yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından sakatlanmış ve yaralı leylekler başta olmak üzere göçmen kuşların bakımının yapılması amacıyla kurulan ve Türkiye’nin ilk hayvan hastanesidir.
Bizim gök kubbemizde sadaka taşları vardır. Osmanlı'da, derdini kimseye anlatamayan fakirlerin ihtiyacı için gizlice para konulup; o paranın gizlice alınabildiği özel taşlardır.
Bizim gök kubbemiz ne güzeldir.
Güneşi, ayı, tarihi, kültürü, insanı, ezanı ve hür ay yıldızı ile ne güzeldir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.