Doğru yönetilemeyen uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik tartışması, on iki yıl aradan sonra yeniden gündeme gelen ÖSYM ve soru çalma tartışmaları ile bambaşka bir yere savruldu. Bir sınavın iptal ettirilme çabası, nerdeyse bütün sınavların şaibeli gösterilmeye çalışıldığı bir dönemle çakışmış oldu. Kargaşa çıkarmak için ellerini ovuşturanlar iftiralarına hız verdi.
Sendikamız, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve yeni ÖSYM Başkan Bayram Ali Ersoy hafta boyunca saldırıların hedefi oldu. Yerli yersiz, haklı haksız demeden toplumda oluşan infiali de kullanarak, akla hayale gelmeyecek iftiralar yazıldı çizildi, televizyon programlarına taşındı.
Olayı anlayabildiğimiz kadarıyla analiz ederek kimin ne yaptığına ve ne söylediğine tek tek bakalım. KPSS’de sorulan bazı soruların bir yayınevinin soruları ile aynı sorular olması, önceden olduğu gibi devlete adam yerleştirme çabasından ziyade, kargaşa çıkarma, devlete olan güveni sarsma ve hükümeti zora sokma çabası gibi duruyor.
Bazı soruları yayınevinin önceden yayınlamış olduğu sorulardan almak, olayın bir plan çerçevesinde deşifre olması üzerinden plan yapanların işi olsa gerek. Soruların tamamını militanlarına verme imkânı olan bir örgüt, neden belli sayıda soruyu yayınlanmış sorulardan alsın ki?
Gelelim sendika olarak bizim uzun yıllar yaptığımız sınav hazırlık kurslarını, kitaplarını, deneme sınavlarını yukarıda özetlediğimiz örgüt çalışmasıyla bir göstermeye çalışan hastalıklı kişi ve kurumlara.
Üyeleri için kurs ve deneme sınavı yapan sadece Eğitim Bir Sen midir? Şubelerimizde, MEB’in ihale verdiği bir kurumun sicilini çözecek donanıma sahip bir yetkili mi vardır? Bize iftira atan bir sendika genel başkanı, aynı kurumla protokol yapan kendi şubeleri için kamuoyunun merakını gidermek adına, seçim sürecinde güvenilmez bulurak dövdürdüğü şube başkanlarının kanlar içindeki resimlerini mi paylaşacak?
Televizyon programlarında sendikamıza alenen iftira atan vekile; 15 Temmuz’a tiyatro diyerek hem fetöye sahip çıkmak hem de kurumlarda gizlenmeyi başarmış fetö artıklarının yaptığı organize saldırılar üzerinden toplumda erdem, ahlak ve hak savunucusu görünebilmenin nasıl bir ruh hali olduğunu soralım.
Anlaşılan bundan sonra kullanmaya müsait hangi gündem olursa kullanılacaktır. Taraflar oluşmuş ve tartışılan konular üzerinden hep aynı demeçler veriliyor, aynı saldırılar yapılıyor. Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik tartışmasının üzerine, KPSS gündeminin nasıl getirildiğini sorumluluk mevkiinde olanlar çok iyi etüt etmelidir ve bu kesimlere malzeme vermemenin yolunu bulmalıdır.
Geçen hafta yaşananlar gözleri MEB ve ÖSYM’ye çevirmiştir. ÖSYM için herkesin kanaati, bahçedeki kedilere kadar temizlik yapılmalıdır ve yeni başkan bunu yapacaktır. MEB ise iki gündür sosyal medyada çok aktif ve eğitimde son bir yılda yapılanları tanıtıyor. Kamuoyu ise şaibeli firmaya verilen ihalelerle ilgili açıklama bekliyor.
Hazır bir yılın muhasebesi yapılırken küçük bir katkı da biz sunalım. Böylesine dönemlerde MEB’den öncelikle fetö ile girişilen mücadelenin zaafa uğratılmadan devam ettirilmesi beklenir. Öğretmenleri küstürmemesi, şer odaklarının insafına bırakmaması beklenir. Sistemi dönüştürecek, sınava, kaynak kitaba, test çözmeye, özel derse dayalı; seçen, sıralayan, eleyen fetö artığı sistemini değiştirmesi beklenir. Camianın bütün bileşenlerini, kendini yetiştirmiş eğitimcilerini, yazarlarını, kanaat önderlerini yanına alarak yarınlarımız için, 2023 hedefleri için katkı sunması beklenir.
Peki ne yapıldı? Önce fetö ile mücadele eden kadro büyük oranda tasfiye edildi. Törenlerle tanıtılan eğitim 2023 vizyon belgesi çöpe atıldı. 20. Eğitim Şurası’ndan sendikamızın önerisi, “okul öncesinde din, ahlak ve değerler eğitimi” dışında kayda değer bir şey çıkmadı. Müfredat tartışmaları bıçak gibi kesildi. Öğretmenlik Meslek Kanunu, kimseyi memnun etmediği gibi bugünkü tartışmaların zeminini oluşturdu.
Salgın sürecinde okullar açık tutulmuş, okul öncesi ve meslek liselerinde güzel gelişmeler olmuş kütüphanesiz okul kalmamış, köy yaşam merkezleri açılmış, dünyanın en büyük Türk müziği korosu kurulmuş, 36 milyon test kitabı dağıtılmış, öğretmenlere ikişer adet başarı belgesi verilmiş, MESEM öğrenci sayısı 59 binden 580 bine çıkmış…
Özetle istatistiklere boğulduk, öğrenciyi de öğretmeni de unuttuk. Halbuki medeniyetimizin yeniden inşası için yola çıkmıştık.
Son bir hafta içinde şahit olduğumuz gelişmeler gösteriyor ki fetö ile mücadele ciddi bir iştir, ihmale gelmez. Şimdi yeniden bütün iş ve işlemleri, kadroları, ihaleleri, kişileri vs. gözden geçirmek ve bakanlığın taşra teşkilatı dahil bütün yönetim odalarına; “fetö ve iftiracıları ile mücadelemiz daha bitmedi.” diye yazmanın vaktidir. Çünkü fırsat verdik ve kargaşadan karşımıza yine fetö çıktı.