Akşam, evde otururken yakın zamanda yayınlanan “GERÇEK SÜPER KAHRAMANLAR” isimli çocuk kitabımdan bahsediyorduk. Aklıma aniden bir soru geldi:
“Kahramanın kim senin?”
Bu soruyu beş yaşındaki kızıma sordum. Vereceği cevabı az çok tahmin ediyordum aslında. Çünkü ona dondurma alırım, oyuncak alırım, markette ne isterse geri çevirmem, bir dediğini iki etmem vesair, vesair…
Sorumun cevabı zihnimde belli olsa da ondan duyup mutlu olmak istiyordum ve cevap geldi:
“Benim kahramanım, abim. Kahramanım tabiiki abim, babacığım.”
Amiyane tabir ile ben: “ŞOK!”
Kızım kahramanı olarak beni değil, abisini seçti. Verdiği cevap çok hoşuma gitti. Şoku atlatmam zor olmadı.
İkinci sorumu sordum:
“Elifsu, senin kahramanın neden abin? Sebebini açıklar mısın?”
“Babacığım abim bana pek çok şey öğretti. Mesela. Youtube ‘a girmeyi öğretti. Telefonda çocuk oyunlarını bulup seyretmeyi öğretti. Bilmediğim bazı kelimeleri öğretti. Benim kahramanım kim olacak? Tabii ki abim. Düştüğüm zaman elİmden tutar kaldırır. Benim kahramanım ABİM.”
Ve öğrendim ki, bir kişiye bilmediğini öğretmek, düştüğünde elinden tutup kaldırmak, “kahramalıktır.”
Böylece, kahramanlık çeşitlerini düşünmeye başladım.
Kırtasiyeden -kitabevinden- “kitap satın alanlara”, özellikle çocuklara gıpta ile bakarım her zaman. Onları bir kahraman olarak görürüm.
Onun için “Kitap satın almak bir kahramanlıktır.” derim.
Bir çocuk, çikolata, dondurma, meşrubat vb. almak varken kitap satın almayı tercih ediyorsa yaptığı eylem bir kahramanlıktır. O kitabı okumak ise süper kahramanlıktır.
Babamdan haftada birkaç kere dinlediğim kahramanlık hikayeleri hafızamda tazeliğini korur hep: Altmış yaşını geçtiği halde emekli olmak için çalışma kararlığındaydı. Otobüs ile Pendik’ten Şişli’ye gider, gelirdi. Toplu taşıma araçlarına binince, oturduğu koltuktan kalkıp ona yer veren gençleri, “OTOBÜSÜN KAHRAMANLARI ” olarak tasvir ederdi.
Birkaç örnek:
“Oğlum, bu sabah, aynı senin gibi gürbüz, delikanlı bir genç, otobüse bindiğimi görür görmez bir ok gibi yerinden fırladı. Oturduğu koltuğu bana verdi…”
“ Dün akşam Kartal durağına kadar otobüste ayakta gittim. Durakta önümdeki yolcular indi. Az ileride ise hanım hanımcık bir genç kız vardı. Ayakta olduğumu fark etti. Hemen oturduğu koltuktan kalktı:
“Yerime kimse oturmasın, amcaya ayırdım.” diyerek yanıma geldi. Kalabalığın içinde yol açtı, beni koltuğuna kadar götürdü.”
Kahramanlıklarla dolu bir yaşam hepimize ne çok zor, ne de çok uzak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.