Ankara'da, Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4'üncü sınıf öğrencisi, odasında tartıştığı araştırma görevlisi Ceren Damar'ı önce bıçakladı, ardından tabancayla vurdu. Bu elim olay birçok şeyi yeniden gözden geçirmemiz ve değerlendirmemiz gerektiğini ortaya koymuştur.
Lamı cimi yok. Eğitim sistemimiz tam bir facia.
28 Şubat 1997 darbesiyle alınan 18 maddelik Millî Güvenlik Kurulu bildirisindeki kararlardan, “Temel eğitimin 8 yıla çıkarılması” hiçbir bilimsel altyapı ve pedagojik formasyon gözetilmeden, siyasî ve ideolojik beklentilerle, hasımları alt etmek için adeta yağlı bir kırbaç gibi kullanıldı...
İmam Hatip Liseleri'nin önünün kesilmesi mantığıyla geçilen 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulaması ile birlikte süreç tüm meslek liselerini olumsuz etkilemiş, mesleki ve teknik eğitim- öğretim bitme noktasına geldi.
Maalesef ilerleyen süreçte zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması da 18 yaşına kadar meslek öğrenmesi gereken bir yığın gencimizin, dört duvar arasında oyalanmasına yol açmıştır.
Bugünkü eğitim sistemimize göre öğrencilerimiz, doğru düzgün okuma yazmayı bilmeden liseden mezun olabiliyor. Mevcut lise mezunlarının yüzde 30'u dört işlemi yapamıyor. En az yüzde 20'si heceleyerek okuyor. Çalışmasını gerektirecek bir durum yok. Öğretmene saygı duymasına gerek yok. Disiplinden uzak, sorumluluktan uzak, sanattan, kültürden uzak boşa harcanmış nesiller.
Özellikle liselerde kabaca bir oran verilirse öğrencilerin yüzde 70-80'i dört yıllarını tamamen bomboş geçiriyorlar. En verimli dönemlerinde ülkenin büyük bir enerji kaybı demektir bu.
Düşünün ilk sekiz yıl hiç okula gitmese de diploma alabiliyor bir öğrenci. Velilerin isteği üzerine o da sadece bir kere sınıfta bırakılabiliyor yoksa otomatikman geçiriliyor sınıfları. 8-9 zayıfı olan öğrenciler de, ha keza rahatlıkla sınıfı geçiyor. Ancak bundan daha büyük sıkıntı, bu çocukların yüksek oranla sınıfın düzenini bozan öğrenci olmalarıdır. Sınıfta iki tane bu tip öğrenci olsun sınıftaki 30 kişinin başarısı en az %30 oranında düşmektedir.
81 vilayette yüksek lise (üniversite) açmanın sonucunda da 8- 9 zayıfla bu liselerden mezun olan öğrenciler, çok düşük puanlarla bu üniversitelere doldurulmaktadır.
Bir çocuğa yapılabilecek en büyük kötülük hak etmediği şeyleri elde etmesini sağlamaktır. Böylece onu tembelliğe ve çalışmadan kazanmaya alıştırırsınız.
Peki, ne yapılması gerekiyor?
Aslında kaynakta kontrol prensibi uygulansa, yüzbinlerce tembel öğrenci mezun edilmese, bugün yığınla işsiz üniversite mezunu olmayacaktır.
Öncelikle bütün çocukları akademisyen olacakmış gibi yetiştirmeye çalışan eğitim sistemimizin bu yapısını değiştirmemiz gerekmektedir. Bunu yaparken öğrencilerin en az yüzde 60’ının daha liseye başlamadan önce kendi istekleri ile akademik lisede başarılı olamayacağını ve meslek lisesine gitmeleri gerektiğini kabul etmelerini sağlamak gerekir.
Ortaokullarda sınıfta kalma geri getirilmelidir. Beklenen, süreç içerisinde ailenin sınıfta kalan çocuğunu, 5 ya da 6. Sınıfta matematik, fen gibi derslerin daha az işlendiği ancak bir an önce hayata atılıp üretime katılabilecekleri ve para kazanabilecekleri meslek liselerinin ortaokul bölümlerine almasıdır. Meslek liselerine gelince, sadece başarısız öğrencinin gideceği değil, ek puan verilerek, mühendislik okumak isteyen zeki ve başarılı çocukların da okuduğu okullara dönüştürülmelidir.
Akademik liselerin sınıf geçme notunu en az 70 yaparak hem LGS’den hem de TYT, AYT gibi sınavlardan kurtulmalıyız. Sene içinde aldığın notlar ile sene sonunda sınıf geçme imtihanı notu ortalaması en az 70 olmalıdır. 70’ den düşük olanlar sınıfta kalmalıdır. İki yıl üst üste kalan açık liseye ya da iş okullarına yönlendirilmelidir.
Bunlar yapıldığı zaman akademik becerisi yüksek olmayan öğrenciler, daha liseye gelmeden akademik lisede okuyamayacaklarını ve bir meslek lisesine gitmeleri gerektiğini kendiliğinden kabul edecektir.
Aslında bütün bu tartışma arasında ıskaladığımız çok önemli bir şeyi Ceren’in eşi yaptığı konuşmada bize hatırlattı. “Genç arkadaşlarımdan şunu rica ediyorum, iyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi insanları sevin ve kötülüğe kötülükle cevap vermeyin.”
Değerlerinden yoksun bir eğitim faydalı olmaktan ziyade, insanı daha zeki bir şeytan yapıyor der, C.S.Lewis.
Eğitimciler olarak her branşta, moral ve değerler eğitimi yapılmasına, insanı insan yapan değerlerin, fikirlerin öğretilmesine özel önem vermemiz gerekmektedir. Entelektüel ve manevi potansiyelin gelişimini ve adil bir toplum düzenini hedeflemeliyiz. Çünkü başka Türkiye yok, bu gençler bizim geleceğimiz.
Son olarak Mekânın Cennet olsun Sevgili Ceren, gözümüz yaşlı gönlümüz hüzünlü olsa da ölümün bir son değil başlangıç olduğunun farkındayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.