Bilgisayarların ve internet ortamının çalışma hayatımızı kolaylaştırdığı ve işlerimizi hızlandırdığı inkâr edilemez bir gerçek. Ancak uygulamaların amacı, öncelik sırası ve işleyişi iyi planlanmadığında imkân olmaktan çıkıp, zahmet olmaya hatta bazen işkence olmaya dönüşebiliyor.
Eğitim sistemimizde, önemli miktarda kaynak ayrılarak, büyük umutlarla hayata geçirilen ancak sonu hayal kırıklığı ile biten birçok uygulamaya şahit olduk. ADEY, DYNET, TABLETLE EĞİTİM hatta Fatih Projesi ilk etapta akla gelen uygulamalar olarak sıralanabilir.
Son günlerde okullardan gelen şikâyetlerden, elektronik ortamda takibi yapılan işlemlere; denetleme, soruşturma, kalite ölçme vs. konularda hayata geçirilen uygulamaların eklenmesiyle büyük kargaşa yaşandığı anlaşılıyor. Genel müdürlüklerin farklı uygulamaları, belli zaman diliminde işlenmesi gereken bilgiler, yapılan projeler öğretmenleri ders yapamaz, idarecileri işlerini yetiştiremez hale getirmiş durumda.
Din Öğretimi Genel Müdürlüğü, KTS ile bütün okullarda yürütülen projeleri, yapılan etkinlikleri takip etmeye çalışıyor. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, il ve ilçe şube müdürlerinden kurduğu komisyonlarla aylar sürecek okul denetimleri yaptırıyor. Okul müdürleri, özel okulları denetliyor, soruşturma yapıyor. E müfredat ile bütün zümre toplantıları takibe alınıyor. Okullarda onlarca proje, kampanya ve etkinlik yürütülüyor. Meslek liselerinde öğrencilerin sigorta işlemlerinden ilkokullarda süt ve üzüm dağıtımına kadar hepsi idarecilerin belirli sürelerde yapması gereken çalışmalar. Artık il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri bile çeşitli yazılımlar geliştirerek istatistikler topluyor, karneler veriyor, projeler uyguluyor. Kaymakamların bile eğitimle ilgili benzer çalışmalar yaptığına şahit oluyoruz.
Her yapılan çalışmaya toptan karşı bir tavır içinde değilim. Elbette bazı çalışmalar amaca hizmet edecektir, bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır, ısrarla takip edilmelidir. Ancak yaşanan kargaşanın ve gözlenen dağınıklığın farkında olmalıyız.
Denetimi ve ölçmenin ne olduğunu bilen bir eğitimci; haftada 24 saat dersi olan bir öğretmeni, iki ay süreyle haftada üç gün okulundan alıp, hiçbir eğitimi olmadığı denetim görevinde çalıştırarak, okuldaki derslerinin boş geçmesinin doğru olduğunu savunamaz. Yönetimin ne olduğunu bilen bir yönetici; üzerinde çok önemli görevlerin olduğu bir şube müdürünü, iki ay boyunca alıp, görevli olduğu ilçenin dışındaki okullarda denetim göreviyle çalıştırmanın mantığını savunamaz.
İstatistiki bilgilerin doğru alınması, saklanması ve yıllara göre değişimin takip edilmesi bir zorunluluktur. İyi örneklerin paylaşılması, teşvik edilmesi önemlidir. Kalitenin artırılması için standartların oluşturulması, uygulamada birliğin sağlanması gerekmektedir. Ancak bu çalışmaların iyi planlanarak yapılması gerekmektedir. Meslek liseleri için kalite takibine ihtiyaç duyarken diğer lise türleri için böyle bir sisteme neden ihtiyaç duymuyoruz?
İstatistiklerle, elektronik ortama işlenecek verilerle, pahalı ancak eğitime katkısı sınırlı olan projelerle uğraşırken öğretmen ve öğrencileri unutacağız diye endişe duymaya başladım. Kara tahta, beyaz tebeşir, öğrenciye hayatın içinde kazandırılacak en temel davranış ve değerleri hatırlamalıyız. Böyle dediysek hemen birilerinin aklına; “Her öğretmen, dersinde kaç öğrencinin yerdeki çöpü kendiliğinden alıp çöp kovasına attığını şu modüle dersin bitiminde işlesin” uygulaması getirmesin.
Mevcut sistemleri harmanlayıp, yürütülen çalışmaları tespit edip uygulama birliği sağlanmalıdır. Yoksa deneme yanılma yöntemi ile gidilecek bir yer kalmadı. İdareci ve öğretmenlerin eğitime, öğrencilere odaklanacağı, onlara daha çok zaman ayıracağı sade bir işleyişi acilen planlamalıyız. Kırtasiyecilikten kurtulurken, elektronik ortamda takibi yapılacak işler, e işkence haline gelemesin.
Talat YAVUZ
Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı
www.twitter.com/talatyavuz29
www.facebook.com/yavuztlt