Mektubatta duanın önemi, çeşitleri ve tesiri çok veciz bir şekilde nazarlarımıza verilmektedir.
Şeytan ve onun taraftarlarına karşı Kur’ân’ın güçlü ve sarsılmaz delillerine dikkatimizi çekmektedir. Şeytan ve ona tabi olanların hastalıkları ve korunma çareleri anlatılmaktadır.
Kur’ân’ın Allah’ın kelamı olduğunu delilleriyle ortaya koyarak, şeytan ve şeytanın şakirtlerine de kabul ettirmektedir.
Dünyanın ve eşyanın üç yüzü aklımıza gelebilecek her türlü endişe ve soruları cevaplandıracak şekilde anlatılmaktadır. Kaynağından, öğrenmek gerekir.
Otuz ikinci söz, ikinci makam, birinci mebhasta şu cümleyi de nazara vermeden geçemeyeceğim:
Hem hangi kanunla zerreyi (atomu) Mevlevî
gibi tahrik ederse (hem kendi döner ve hem de daire çizerek harekete geçirirse), aynı kanunla küre-i arzı (dünyayı) meczup
(kendinden geçmiş) ve semâa kalkan (kendi ekseni etrafında dönen) Mevlevî gibi döndürüyor.
Ve o kanunla âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi (güneş sistemini) gezdiriyor. Mektubat 412.
Hem o Sâni-i Kadîr (sonsuz güç ve kudret sahibi ve herşeyi san’atla yaratan Allah), hangi kanun-u hikmetle (herşeyin belli bir amaca yönelik işlemesini sağlayan kanunla) bir sineği ihyâ eder (hayat verir);
aynı kanunla şu önümüzdeki çınar ağacını her baharda ihyâ eder (hayat verir).
Ve o kanunla küre-i arzı yine o baharda ihyâ eder (hayat verir).
Ve aynı kanunla haşirde (öldükten sonra âhiret âleminde tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma yerinde) mahlûkatı (varlıkları) da ihyâ eder (hayat verir).
Şu sırra işareten, "Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir." Lokman Sûresi, 31:28. Kur'ân ferman (emir) eder. Mektubat 412.
Meselâ, nasıl ki harikulâde (olağanüstü) bir fabrika makinesine âdi (basit) bazı maddeler atılır; içinde yanarlar, zâhiren
(görünüş itibariyle) mahvolur, fakat o fabrikanın imbiklerinde (süzme ve üretim aletlerinde) çok kıymettar (değerli) kimya maddeleri ve
edviyeler (ilaçlar) teressüp eder (süzülür).
Hem onun kuvvetiyle ve buharıyla o fabrikanın çarkları döner;
bir taraftan kumaşları dokumasına,
bir kısmı kitap tab'ına (basmasına),
bir kısmı da şeker gibi başka kıymettar
şeyleri imal etmesine medar (sebep) oluyor ve hâkezâ (bunun gibi)...
Demek, o âdi (basit) maddelerin yanmasıyla ve zâhiren (görünüş itibariyle)
mahvolmasıyla binler şeyler vücut buluyor (varlık alemine geliyor). Demek, âdi (basit) bir vücut (beden) gider,
âli (yüce) çok vücutları (bedenleri) irsiyet (miras) bırakır.
İşte, şu halde, o âdi (basit) maddeye "Yazık oldu" denilir mi? Mektubat 418.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.