Diğer bir adı da terbiye olan eğitim, insan için önemli bir faaliyettir. Peygamberler bunun için gönderilmiş, kitaplar bunun için indirilmiş, insanlar bunun için okumuş, bunun için yazmış, gecesini gündüzüne katarak bunun için çalışmışlardır.
Eğitimin hedefi; insana, kendisine ve mensubu bulunduğu milletine lazım olan bilgiyi vermek, ona hayatta lazım olacak beceriyi kazandırmak, onu yüksek değerlere sahip kılmak kötü alışkanlıklardan ve davranışlardan korumak, iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandırmak şeklinde belirlenmiştir.
Bir milletin gerçek varlığını ve zenginliğini eğitim oluşturmaktadır. Beşikten mezara kadar hayatımızın her anında yer alan eğitim, günümüzde daha önemli hale gelmiştir. Hızla gelişen teknoloji, araştırma ve yenilikçilik anlayışı ile hareket eden büyük gelişim çarkının en kilit dişlisi eğitimdir
Eğitim, ailede, okulda, fabrikada, kışlada, hülasa her yerde olabilir. Fakat okullar, insanların eğitim ve öğretim için en elverişli kurumlardır. Yaşa göre gerekli bilgiler orada öğrenilir, arkadaş akran orada kazanılır. Büyük, küçük sevgisi hoşgörü ve dostluk orada kurulur. Yasalara, kurallara, törelere ve karşılıklı hak ve hukuka saygı orada alışkanlık haline gelir. Hayat için her şey orada öğrenilir.
Eğitimde madde ve mana ahengi şarttır. Aksi takdirde insan tek kanatla uçmaya çalışan bir kuş gibi, aç bir kedinin lokması oluverir.
Bu konuda Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir sözünde:
“Allah (c.c) beni sizlere muallim (öğretmen) olarak gönderdi.” (1) diyerek) diyerek kendisinin örnek bir öğretici olduğunu açıklıyor ve ilim öğrenmek için zaman mekan, yaş sınırı olmadığını ve erkek, kadın herkese beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi İslamın emrettiğini bildiriyor.
Yene Sevgili Peygamberimiz başka bir sözünde:
“Âlimler Peygamberlerin mirasçılarıdır.” (2)diyerek fazilet ve bilgi yüklü öğretmenleri müjdeliyor ve öğrenciden, veliden ilk beklenen şey öğretmenine sevgi ve itaattir. İlmin kapısı diye tarihe geçen Hz. Ali (r.a) Efendimiz: “Bana bir harf öğretenin, 40 yıl kölesi olurum.” derken öğretmenlik mesleğinin değerini ve öğretmenlerimize karşı saygıda kusur etmememizi bizlerden istemiştir.
Bu konuda Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu büyük devlet adamı ve başöğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK : “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” demek suretiyle ilim ve bilgi sahibi olmanın üstünlüğünü ifade etmiştir.
Başka bir sözünde de Atatürk;
“Okul, genç dimağlara insanlığa saygıyı, millet ve memlekete sevgiyi ve istiklal şerefini öğretir.” demek suretiyle okulun ve okumanın ilim ve irfan sahibi olmanın önemini vurgulamıştır.
Bu konuda bir Çin Ata sözünde ise insan eğitmenin önemi şu şekilde belirtilmiştir:
Bir yıllık plan yapıyorsan pirinç ek.
On yıllık plan yapıyorsan ağaç dik.
Yüz yıllık plan yapıyorsan insan yetiştir
Milletler geleceklerini, yetiştirdikleri nesillerle eğitim ve öğretime gereken önemi vererek, onları en güzel şekilde eğiterek garanti altına alır. Bunun için eğitim ve öğretime gereken önemi vermek millet olarak en büyük görevimiz olmalıdır.
Millet olarak okumayan bir toplumuz. Uluslararası okuma becerisinde gelişim projesi (PIRLS) çerçevesinde, 35 ülkede ilköğretim 4. sınıf öğrenciler arasında yapılan bir araştırmaya göre; Türkiye’de 62 ilde 154 ilköğretim okulunda toplam 5390 öğrenci arasında yapılan ankete göre, Türk öğrencilerinin okuma becerilerinin uluslararası standartlarının altında olduğunu ortaya konmuştur. Buna göre Türkiye 35 ülke arasında 28. sıradadır. Bu ülkemiz için üzücü bir durumdur, Bu iç karartıcı tabloyu değiştirmek siz anne ve babalara, özellikle de biz öğretmenlere, öğrencilere çok büyük görevler düşmektedir.
Barış ve hoşgörü ortamında birlikte yaşama kültürü geleneğini yeni nesillere aktarmak bu konuda gençlerimizi duyarlı ve bilinçli hale getirmek için biz eğitimcilerin donanımlı bir hale gelmesi şarttır. Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği kesintisiz, geçmişi ile geleceğini sentezleyen, çağdaş bir eğitimle sağlanabilir. Çocuklarımızın en iyi şekilde yetişebilmesi için iyi bir eğitim almaları gerekmektedir. İyi bir eğitimle çocuklarımız, ülkemizin daha iyi yerlere gelmesini sağlayacaktır. Bu biz eğitimcilerin temel hedefi olmalıdır.
Dünyada yapılan istatistiklere göre bugünün gençliği karşısında ne eli sopalı, despot bir eğitimciyi, ne de her şeyi hoş gören eğitimciyi istemiyor. Onun isteği; yerinde ikaz edebilen ve yerinde sevebilen yapıcı bir eğitimcidir.
İlmine göre amel etmeyen eğitimcilerin yapacakları davetler tesirli olmaz. Bunun için eğitimde sevgiyi baş tacı yapmalıyız. Sıcak suyun buzu erittiği gibi sevgi de hataları yok eder. Sirkenin balı bozduğu gibi kötü hareketler, alışkanlıklar ve sözler sevgiyi yok eder bitirir. Onun için hoşgörü ve sevgi içinde birbirimizi sevmeliyiz. Birbirimize karşı hürmet duyguları beslemeliyiz. Ancak o zaman dünyada yaşayan bahtiyar insanların mutluluğuna erişmiş oluruz.
Sevgili veliler ve değerli öğrenciler!
Şu an içinde bulunduğumuz durumu değil, millet olarak bu duruma nasıl geldiğimizi düşünelim. Düşünelim ki; elimizde olan nimetin değerini bilelim. Bundan yıllar önce okumak isteyen insanların, yalın ayak, kara lastikle okula gittiklerini unutmamalıyız. Bir defteri, bir silgiyi, bir kalemi iki üç arkadaşın – kardeşin paylaştıklarını unutmamalıyız. Okumak için saatlerce karda, yağmurda, çamurda köyden köye, köyden şehre gittiklerini unutmamalıyız.
Zamanı iyi kullanmalıyız. Bunun için hiçbir zaman bugünün işini yarına bırakmamalıyız.
Öğrencilerimiz sadece akademik hedeflere ulaşmaları için değil, aynı zamanda şahsiyetli ve topluma yararlı bireyler olarak yetişmeleri için de çalışmalıyız. Öğrencilerimiz teknolojiyi kullansınlar ama ona esir de olmasınlar diyoruz. Matematikten, fizikten, tarihten iyi not alsınlar ama insani değerlerin de takipçisi olsunlar diyoruz.
Her işimizde sevgi ve hoşgörüyü ön planda tutmalıyız. Tarihimizi ve geçmişinizi iyi öğrenmeliyiz, geleceğe hazırlıklı olmalıyız. Büyük bir milletin evladı olduğumuzu unutmamalıyız. Atatürk’ün “Gençliğe Hitabesi” ile siz gençlere çok büyük sorumluluklar verildiğini unutmayınız.
Sevgili gençler,
Yurt ve millet sevgisi ile dolu, ailesinin yüz akı, öğretmenlerinin gurur kaynağı olan gençler olarak kendinizi yarınlara iyi hazırlamalısınız. Başardığınız şeylerle yetinmeyin. Daha fazlasını isteyen. Çünkü tam yaptım dediğiniz bir şey bir gün sonra bakmışsınız eksik kalmış. Sizin yerinize başkası onu tamamlamış. Tıpkı çarşıdan son sistem bilgisayarı alıp eve getirdiğinizde ertesi gün bir de bakmışsınız ki bilgisayarınız eski model olmuş. Onun için her gün kendinizi yenileyin. Tıpkı gelişen teknoloji gibi. Ama unutmayalım ki teknolojiyi de geliştiren de bir insan değil midir? Bu neden; içimizden biri olmasın!
Netice;
Okullar sevginin, saygının, hoşgörünün, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma gibi duyguların öğretildiği müstesna yerlerdir.
Bu konuda Yunus EMRE ‘ ise;
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir.
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır.
Demek suretiyle insan ve eğitimi en güzel bir şekilde izah etmiştir.
Kaynaklar:
(1) İbni Mace, Sünen Mükaddime N:299.
(2) Riyazüs Salihin. Hadis 1391