Eğitimde kaybettiğimiz yıllara üzülüyorum. Bir yıldır dilimizin döndüğü, kalemimizin ifade edebildiği kadar dile getirdim, gündemde tuttum. Eğitimde populizim ve istatistikleri tutturabilme baskısı zarar veriyor, yapmayın diye uyardık. Şimdi şahit olduklarımız ne yazık ki bizi haklı çıkardı.
Meslek liselerinde salgın süreci ile başlayan üretimi öne çıkarma çabası, MESEM öğrenci kayıtları derken bir dizi zorlama, şişirme ve abartma ile bugünlere gelindi. Yapılan en temel yanlış, bu alandan bir kariyer planlama, kendini gösterme ve yükselmenin önünün açılmasıydı. Benzer şekilde buradaki sanal rakamların performans göstergesi olarak alınması da bir başka yanlıştı.
Eğitimdeki başarı, üretilen maske ve çadır sayısı ile döner sermaye hareketliliği ile veya kaydedilen çırak sayısı ile ölçülemez, ölçülmemelidir. Bir okul türü üzerinden başlatılan dönemsel kampanyalar, amacından sapmış, zorlanmış uygulamalar eğitime katkı sunmaktan çok gereksiz iş yükü oluşturuyor, alt kadroyu yoruyor ve suistimallere açık hale geliyor.
Eğitimde normale dönme vaktidir. Abartılı işlerden vazgeçilmelidir. Eğitim kadrosu kendi işini yapmalıdır. Öğrenciler ve okul merkeze alınmalıdır. Gereksiz projeler durdurulmalıdır. Sonuca odaklanmış suni gündemlerle eğitimde başarı aramanın sonu hayal kırıklığıdır.
Böylesine bir yönetim tarzı hızlı yükselen bürokratlar üretir. Hızlı yükselen bürokratlar, yanlış yapınca sahipsiz kalırlar. Bu yöntem bir zaman sonra eğitimci ve yönetici harcama çarkına dönüşür. Eğitimcilerimize, zamanımıza ve kaynağımıza yazık olur. Yaşadığımız budur.
Kaybedilen kaynak yeniden üretilir, harcanan eğitimciler yeniden kazanılabilir ancak bir ülkede yıllarını eğitime vermiş, okul yönetmiş, öğrenci yetiştirmiş, ekol olmuş eğitimcilerimizin saygınlığı, onuru ve kariyeri ile bu kadar kolay oynanmaz, oynanmamalıdır. Yapılan onca özensiz iş ve işlemden geriye toplum nezdinde kaybettiğimiz saygınlığımız kalıyor, çok yazık.