AK Parti’nin bugün Ankara ve İzmir’in de içinde olduğu 20 belediye başkan adayını Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklayacak.
Önümüzdeki hafta sonuna kadar da İstanbul ve diğer şehirlerin adaylarını öğreneceğiz.
Size Ak Parti içerisindeki rekabetten daha önce söz etmiştim. Hani şu rekabetin bel altına indiğini söylediğim yazıları kast ediyorum.
Aralarındaki rekabeti, centilmenliğin çok ötesinde düşmanlık seviyesine indirdiklerini görüyoruz, bazı aday adaylarının.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ak Parti Genel Başkanı sıfatıyla partisinin tüm kademelerini uzun zamandır belli prensipler etrafında yeniden inşa etmeye çalışıyor.
Ancak, 16 yıllık iktidar olmanın şımarıklığından mı, vurdumduymazlıktan mı, alternatifsiz oldukları inancından mı bilinmez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onca çabasına, uyarısına, ısrarına rağmen bu konuda beklenen seviye yakalanamadı.
Cumhur İttifakı’nın çatlatılması sürecinde de gördük. Şimdi aday belirleme aşamasında da görüyoruz. Ak Parti içindeki bazı ekipler, birbirlerini tasfiye etmek için gerçekten akıl almaz yöntemler kullanıyor.
“Hayırda yarışmak”, “Hayırda rekabet” diye tanımlanırdı eskiden ve “Arkadaşım yapamaz demiyorum ama ben daha iyisini yaparım” diye yola çıkan “dava adamları” vardı. Şimdiyse, rakip gördüğünü ipe sapa gelmez iddialarla rezil etmeye varacak şekilde yıpratma çabası…
Mevcut belediye başkanlarından öyle isimler tanıyorum ki isimleri o şehirlerle, o ilçelerle özdeşleşmiş. İsimlerinin hem halkta karşılığı var hem Erdoğan nezdinde.
Fakat birileri o isimleri itibarsızlaştırmak için “satılık kalemler” de kullanarak yoğun bir faaliyet yürütüyor.
Yeniden adaylıkları konusunda karar alıcıların kafasında istifham oluşturmaya çalışıyor.
Yazık oluyor. Hem “dava adamları”nı biçiyorlar, hem onlardan memnun olan hemşehrilerini cezalandırıyorlar.
Bu konuda radikal kararlar alınmazsa, Ak Parti’nin yerelde yapmak istediği dönüşüm maalesef başarılamayacak.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Amaç kazanmak değil, kaybettirmek olunca
Yerel seçim gündemi siyasetin önceliği haline geldi. İttifaklar, aday adayları, adaylar. Her gün yeni bir durumla karşı karşıyayız.
Cumhur İttifakı, Sayın Bahçeli’nin deyimiyle “zillet ittifakı”nın yeniden gündeme gelmesiyle yerelde de “prensip” olarak kurulmuş görünüyor.
Handikaplar nasıl aşılacak ya da “ideal” ile “gerçek” nasıl mezcedilecek takip edeceğiz.
Bununla birlikte CHP ile HDP arasında devam eden temas İstanbul’da büyük şehir ve ilçelerde neye dönüşecek göreceğiz.
CHP ile HDP’nin arka kapı teması yakında emarelerini gösterecek.
İyi Parti (İP) ile Sadet Partisi’nin (SP) CHP ile kurmak istediği ittifak “muhafazakar” ve milliyetçi seçmen nezdinde nasıl karşılık bulacak merak konusu!
CHP ile SP’nin ilk temasından “ittifak” çıkmadı, ama köprüler de atılmadı.
Ama CHP ile İP arasındaki ittifak enteresan bir noktaya gidiyor.
Ankara tipik bir örnek. Adaylığı söz konusu olan bir ismin hem İP’ten hem CHP’den aday olabilme ihtimali bize şunu düşündürüyor:
İki partinin de “şehircilik” ya da hizmet eksenli siyaset yapmak umurunda değil. Tek hesapları, “Ak Parti Ankara’yı kaybetsin de kim başkan olursa olsun!”
Yoksa, İP’in ya da CHP’nin Ankara için önerdiği bir belediyecilik yok. Tek bir hesap var, Ak Parti Ankara’yı nasıl kaybeder?
CHP’nin ya da İP’in kazanması değil, Ak Parti’nin kaybetmesi üzerine kurulmuş bir stratejiden söz ediyoruz.
İZMİR ÖRNEĞİ YA DA İDEOLOJİNİN GÜNDELİK İHTİYACIN ÖNÜNE GEÇMİŞ HALİ
CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı’nın 24 Haziran seçimlerindeki motivasyonu da aynıydı. HDP ile zımni ittifakın da SP ve İP ile kurulan doğrudan ittifakın da yegane amacı, “Erdoğan düşsün, Ak Parti kaybetsin”di.
Mart 2019’daki yerel seçimlerde de CHP’nin başını çekeceği ittifakın yine yegane amacı bu. Yoksa şehircilik, belediyecilik üzerine herhangi ne bir söylem ne bir proje var.
En tipik örnek İzmir!
Ak Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak ismi geçen siyasetçi, “Kim istemez ki İzmir mahallenin en güzel kızı” demişti.
Bu cümlenin CHP’deki tezahürü saçma sapan bir ideolojik söylem oldu.
Yoksa, İzmir’in “koku” sorunu ya da Körfez’in pisliği konusunda bir projeden söz etmiyor CHP’liler. Çünkü, ideolojik kamplaşmadan besleniyorlar. Tıpkı HDP gibi.
İzmirliler tıpkı Diyarbakır’da, Van’da Hakkari’de hiçbir hizmet almadığı halde ideoloji üzerinde HDP’yi destekleyenler gibi CHP’yi destekliyor.
Düşmanlaştırdıkları Ak Parti’ye karşı da sanki “şehri savundukları”nı söylüyorlar.
Hizmet mi? Ne gezer. Bol bol kamplaştırıcı, ideolojik söylem ve slogan! Ötesi yok.
***
CHP ile HDP zımni ittifak yapacak bu seçimde de. En büyük beklentileri, Doğu ve Güneydoğu’dan batıya göç etmiş HDP seçmenini CHP’de birleştirmek. Böylece Ak Parti’nin özellikle İstanbul’da bazı ilçeleri kaybetmesini sağlamak.
Ahmet Türk ile CHP iledir Kılıçdaroğlu’nun bir oteldeki görüşmesinin sonuçlarını yakında görürüz. Burada son günlerde Sezgin Tanrıkulu gibi, Mahmut Tanal gibi CHP’lilerin HDP seçmenine şirin görünmek için yaptığı, ettiği şeyleri iyi takip etmek gerekiyor.
Bir de Kılıçdaroğlu’nun “Andımız” tartışmasında aldığı pozisyonu, daha doğrusu pozisyonsuzluğu hiç unutmamak.
Amaç kazanmak değil de kaybettirmek olunca kim kiminle kol kola giriyor görüyoruz.
Kaynak:İnternethaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.