“Bu insanlar dev midir / Yatak görmemiş gövde midir”. Böyle başlar Cahit Zarifoğlu’nun “Yedi Güzel Adam” adlı şiiri. Şiir altı bölümden oluşur. Şiirinin bölümlerinde yedi güzel adamdan her birinin bir şey gördüğünü ve gereğini yaptığını öğreniriz. Yedi güzel adamdan biri “kan” görür ve gereğini beller. Biri “aşk” görür ve gereğini beller. Biri “yar”, biri “bela”, biri “dağ” diğeri de “sofra” görür ve gereğini beller. Şiirde yedi güzel adamın altısının neler gördüğünden bahsediyor. Yedinci güzel ne görmüştür derseniz. O da “diğerlerini” görmüştür.
Akif İnan. Yedi güzel adamdan bir güzel adam. Karakterime, kişiliğime, davama yön veren isimlerin başında gelir kendisi. Bu yazımda sanatından, şiirlerinden değil de davasından ve sendikacılık anlayışından bahsedeceğim.
Akif İnan, düş ve düşüncenin peşinde bir mütefekkir, öğrenme ve öğretmek sevdasında bir öğretmendi.
1978 yılında ki bir konferansta gençliğe: ‘Bu millet uzun zamandır sahipsizdir, ona sahip çıkacak yönetici ve liderlere ihtiyaç vardır. Ey gençler, sizler bu milletin önüne geçip yön vereceksiniz, liderleri olacaksınız, müesses nizamın bu milleti göbeğini kaşıyan adamlar ilan ederek onlara salatalık, domates, inek, dana yetiştirme ve asla yönetime gelmeme olarak biçtiği rolü, elbiseyi yırtıp atacaksınız ve ayağınızın çarığıyla gelip bu millete hizmet edeceksiniz’ çağrısında bulunmuştu.
Bir öğretmen, bir aydın olarak, hem eğitim çalışanlarının doğru temsille sendika çatısı altında sosyal ve ekonomik gelişimlerine katkıda bulunma hem de ait olduğu medeniyet değerlerinin yeni ortaya çıkan bir hizmet alanında temsil edilmesi bakımından önce 14 Şubat 1992 tarihinde Eğitim-Bir-Sen’i, 9 Haziran 1995’te ise Memur-Sen Konfederasyonu’nu kurmuş, vefatına kadar da her iki kurumun Genel Başkanlığını yapmıştır.
Erbakan Hocamız partiyi yeni kurduğunda bu camianın sorduğu ‘İslam’da parti var mı’ sorusuydu. Akif İnan’da sendikayı kurduğunda ilahiyatçı arkadaşlarımız dâhil, sorulan sorulardan biri ‘İslam’da sendika var mı’ sorusuydu. Bu, muhafazakâr camianın yanlışlığının yansımasıydı.
Akif İnan, ‘devrimcilik somut olarak her şeyi yıkmayı hedef alınca, muhafazakârlık da eskiye ait her şeyi sahiplenmeyi görev saymaya başlıyor’ diyerek muhafazakârlığın bu açmazına işaret etmiştir.
Yine, “Hangi düşüncede olursa olsun, hangi fikir kampı içerisinde yer alırsa alsın, onun bir insan olarak kabul görmesi, inancından dolayı horlanmaması lazım. İsterse benim inancımın tam zıddı olsun. Ben ona da Hakk-ı hayat tanınmasının kavgacısıyım” diyerek sendikal anlayışını ortaya koymuş, bu doğrultuda hak ve özgürlük mücadelesini yürütmüştür.
“Milli Eğitim Bakanı olmaktansa en büyük sendikanın genel başkanı olayı tercih ederim” diyerek adeta bugünlere mesaj vermiştir.
Mehmet Akif İnan ve arkadaşları Memur Sen’i kurduklarında, Memur-Sen’in vizyonunu ve misyonunu;“Sendikal mücadelemiz, Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa etmek adına erdemliler hareketidir” cümlesiyle ifade etmiştir. Devamında 1960 darbesi ve 61 Anayasası’yla kurumsallaşan darbe ürünü kurumlardan, inanç özgürlüğü önündeki tuzaklardan nasıl kurtuluruz; laik dindar çatışmasını nasıl ve ne zaman sonlandırabiliriz, ırkçılığa karşı çıkarak, Kürt sorununu körükleyen ve terör sorununa dönen kardeşliğin önündeki, bu en büyük engelden nasıl kurtulabiliriz, Batı’nın insana bakışındaki çifte standardı terk etmesi için ne yapabiliriz, İslam ülkelerinin dağınıklığını nasıl toplar ve ittihad-ı İslam için neler yapabiliriz soruları esasen Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen’in kuruluş amacını net bir şekilde ortaya koyuyor.
Eğitim-Bir-Sen’i ve Memur-Sen’i kurarak sadece yakınan ve yazan bir camiadan, yaşayan, taraf olan, yaşatan, yayan bir camiaya geçmenin örgütlenme ile mümkün olacağına inanıyordu
Bizlere sendikacılıkta iyiliği, mazlumun sesi olmayı, zalime karşı dik durmayı, hakkın savunuculuğunu ve sendikacılıkta emeğin, alın terinin temsilcisi olmayı bizzat kendisi yaşayarak öğretmiştir.
O, toplum değerlerinin ve bu değerlerin içinde oluşan fikirlerin, eylemle bütünleşmesini, örgütle güçlendirilmesini amaçlıyordu. Bunun yolu da sivil toplum örgütleri ya da sendikacılık yönünden örgütlenmekten geçiyordu.
Sendikal muhalefetin veya sivil itaatsizliğin toptan reddetmek şeklinde olmasını istemiyor, yapıcı muhalefeti tercih ediyordu. Kırmak, dökmek, başkalarına zarar vermek değildir Akif İnan’ın sendikacılığı. Onun sendikacılık anlayışı, haklının haksıza olan muhalefet hareketiydi. Sendikacılık anlayışında ne kaldırım taşlarını sökmek ne de cam çerçeve kırmak vardı. Çünkü hiçbir kaldırım taşı, hiçbir cam çerçeve bugüne kadar sorunları çözememişti. Çözüm mercilerinin muhatabı ise hiçbir zaman şiddeti, eylem olarak lanse edenler değildi. Şiddetin özellikle memur sendikacılığında yeri yoktu ve olamazdı. “Hak ararken, Haksızlık yapılamazdı.”
Merhum Mehmet Akif İnan’ın Eğitim-Bir-Sen’in 2. Kongresi’nde söylediği şu sözler, Eğitim-Bir-Sen’in ve Memur-Sen’in geçmişte, şimdi ve gelecekteki duruşunu en iyi şekilde özetlemektedir:
“Biz ucuz işlerin sendikası değiliz. Biz gelecek günlerin, kalıcı iş ve eylemlerin sendikasıyız. Bizim olur olmaz zamanlarda sokaklara dökülerek kendimize, mesleğimize yakışmayacak tarzda hareket ederek hükümetlerden bir şeyler koparmak gibi bir politikamız yoktur. Bizler onurlu bir mücadelenin insanlarıyız, onurlu, vakur. Bizim sorumluluğumuz sadece ülkemizle sınırlı değil, bütün dünyayı saran bir sorumluluktur.
Bizim ufkumuz dünyanın dört bir yanını sarmıştır. O nedenle de bizim sendikamız bütün eğitimcilerin sendikasıdır. Eğitim davasına gönül verenlerin sendikasıdır. Bizim sendikacılığımız barışın, kardeşliğin sendikacılığıdır. O nedenle sendikamız hiçbir hizbin, siyasî yelpazenin, hiçbir grup ve kişinin etkisi altında değildir. Sendikamızı etkisi altına almaya, bulandırmaya da kimsenin gücü yetmez.”
Tüm Siyasi partilerle eşit mesafede olmayı tavsiye ediyordu.
Kendisi memurun ekonomik kazanımlarını elde etmek için çok uğraşmış aynı zamanda sadece ekonomik kazanımların peşinde koşan değil, mazlumun yanında da duran bir sendikacılığın temellerini atmıştır.
İçerisinde yer aldığı sivil örgütlenmenin hareket alanını belirlerken, ahlaki hüviyetle çevrelenmesi konusunda hassas davranarak kurucu genel başkanı olduğu sendikanın köklerini ahilik kültür ve geleneğine dayandırmıştır.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen, sadece Türkiye’de emek ve özgürlük mücadelesinin öncüsü olmakla kalmamış; Filistin, Suriye, Mısır, Irak, Doğu Türkistan, Arakan, Bangladeş gibi ülkelerde, nerede bir mazlumun ayağına bir diken batmışsa onun acısını yüreğinde hisseden, ilgi ve duyarlılığı bütün dünya mazlumlarını kapsayan bir sivil toplum örgütü olmuştur.
Mehmet Akif İnan’ın öncülüğünü yaptığı erdemliler hareketi ve onun hayattayken edebiyatta, sivil toplumda ve sendikacılıkta attığı adımları, talebeleri olarak bizler, gece gündüz durmadan ve yılmadan, keşke, şunu da yapsaydık demeden çalışarak daha da ileriye taşıyacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.