Kapı çaldı ve içeri bir öğrenci velisi girdi. Buyur ettim, oturdu ve hemen söze başladı: “Müdür Bey, bir maruzatım var, dedi. Okulunuzun karşısına bir kahvehane açılıyor, bu doğru bir şey mi? Bence siz okul müdürü olarak buna itiraz etmeniz lazım. Çocuklarımız okuldan kaçarlar, zaten zar zor okula gönderiyoruz, çocuklar kahvehaneye girer ve oyun oynar, derslerinden geri kalırlar. Yapacaklarsa bile okula uzak bir yere yapılsın.” dedi.
Sözlerini bir solukta bitirdi ve müsaade istedi, ayağa kalktı. “Sizin çocuğunuz hangi sınıfta?” diye sordum.. Adam, lise üçüncü sınıfta Mustafa’nın babası olduğunu söyledi ve kapıdan süzülüp kayboldu. Mustafa’nın babası olduğunu söyleyen adam çıktı gitti ama sanki bir çuval problemi de öylece masamın üzerine bıraktı.
Öğrenciler, öğretmenler dersteydi ve okulun koridorlarında bir sükûnet vardı. Hangi dükkânın kahvehane yapıldığını merak ederken bir anda kendimi okul bahçe kapısının dışında buldum. Hakikaten okulun önündeki yolun karşısında üç kişi bir dükkânın duvarlarını sıvıyordu.
“Kolay gelsin.” dedim. İçlerinden kasketli olan biri: “Sağ ol Müdür Bey. Kahvehane yapıyoruz burasını. Açılınca çay içmeye bekleriz seni." dedi. “Teşekkür ederim, sağ olun.” dedim ve neden sonra o kadar yolu yürüdüğümü hatırlamıyorum, bir anda kendimi İlçe Milli Eğitim Müdürünün odasında buldum.
İlçe Müdürü elinde eski bir gazete parçasıyla sinekleri kovalıyordu. “Hoş geldin Müdür Bey.” der demez bir sineğe elindeki gazeteyle vurdu. “Sinir oluyorum şu sineklere.” dedikten sonra zile bastı. Odacıya: “İki kahve yap.” dedi. İlçe Millî Eğitim Müdürü ilgisizce beni dinledi. Sonra önemsizce: “Yaz bir dilekçe evrak kayıta bırak.” dedi. “Yönetmelikte böyle yerlerin uzaklığı zaten 200 metre olmalıdır yazmıyor mu?” diye de ekledi.
Sonra hemen konuyu değiştirdi. Havadan sudan konuştuk. Kahve içtikten sonra dilekçeyi kayıt bölümüne bırakıp okula döndüm. Aradan kaç gün geçti hatırlamıyorum. Kaymakam Bey, okulu ziyarete geldi.
“Yahu Müdür Bey, senin işin gücün yok mu esnafı şikâyet ediyorsun? Adam iş yeri açacakmış engel oluyormuşsun.” diye beni azarladı. “Yok, efendim, şikâyet söz konusu değil. Sadece okulun yakınına oyun ve kahvehane gibi yerlerin mevzuata uygun olması için İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne bir dilekçe bırakmıştım.” diyebildim.
“Ben anlamam, esnafla, vatandaşla iyi geçin. Sana ne adamın kahvehanesinden? Şu öğretmen odasında öğretmenleri bir ziyaret edelim de çok işlerim var hemen Vilayete gitmem gerekiyor.” diyerek kestirip attı. Kaymakam Beyin okula geldiği günden iki gün sonra Vali Bey telefonla beni aradı:
“Müdür Bey, senin işin gücün yok mu vatandaşın ekmeği ile oynuyorsun. Şikâyet iyi bir şey değildir. Sen okulunla, öğretmenlerinle, öğrencilerle ilgilen. Bir daha böyle bir işe karışma.” Doğru dürüst açıklama yapamadım bile, çünkü Vali Bey telefonu yüzüme çoktan kapatmıştı.
Genel seçimlere de birkaç hafta kalmıştı. Bir gün bölge milletvekili seçimler dolayısıyla okulumuzda öğretmenleri de ziyaret etti. Laf arasında: “Müdür Bey, seninle ilgili söylentiler var. Vali Bey’le bir problem yaşamışsın. Dikkatli ol.” diye bana bir ihtar çekti. Tokalaştıktı ve okuldan ayrıldı.
Birkaç gün sonra da Belediye Başkanı okula geldi. “Neymiş bu şikâyet Müdür Bey?” dedi. “Yok, efendim şikâyet falan değil” diyecek oldum, ancak dememe fırsat vermedi, birkaç zabıta masamın oradan metreyi tuttular ve okul binasının arkasından tur atıp 199 metre diyerek kahvehanenin açılabileceğine hükmettiler.
Belediye Başkanı okuldan ayrılırken: “Müdür Bey, şikâyet iyi bir şey değildir. Neme lazım, vatandaş ile iyi geçinmek lazım.” dedi. “Yok efendim, benim vatandaşla bir sıkıntım yok” diyecek oldum sözümü kesti: “Senin yok, ama bak vatandaşın seninle sıkıntısı var, haydi eyvallah.” diyip makam aracına bindi, araba toz içinde gözden kayboldu. Gözüm gayr-i ihtiyari okulun önünde yeni açılan kahvehaneye kaydı.
İki gün sonra Ankara’ya müfettişlik mülakatlarına gittim. Kendisini tanıyan bir arkadaşımın selamını Genel Müdüre götürmek istedim. Bakanlık binasının önünde Genel Müdürü makam arabasına binerken gördüm ve kendisine selam verip arkadaşımın adını söyledim. Genel Müdür araca oturduktan sonra içeriden camı açtı ve: “Senin adını duydum. Vali Bey aradı, Milletvekili de senin sözünü etti. Geçimsiz bir adammışsın. Ne işin var milleti şikâyet ediyorsun?” dedi.
Genel Müdüre bir şey diyemedim; arabası çoktan hareket etmişti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.