Çocukken en çok duyduğumuz haber, İran-Irak savaşındaki gelişmeler ve İsrail’in Filistin’de yaptığı insanlık dışı uygulamalara dair haberlerdi. İran-Irak savaşında karşılıklı atılan füzelerle kaç kişinin öldüğü veya yaralandığını sıradan haberler gibi izler, Filistinli gençlerin maruz kaldığı uygulamaları ise anlamakta zorlanırdık.
Birinci İntifada'nın simgeleri arasında yer alan “kemik kırma” olayına dair görüntüler, aradan geçen otuz beş yıla rağmen hafızamda tazedir. İsrail’in bugün yaptıklarına bakacak olursak değişen hiçbir şeyin olmadığını görürüz.
Bugün bebekleri, çocukları, kadınları, yaşlıları gözünü kırpmadan öldüren askerin, ellerindeki otomatik silahlara rağmen masum iki genci yere yatırarak, kollarını ters çevirip taşlarla kıran o günkü askerden hiçbir farkı yoktur.
İsrail bugün, yetmiş beş yıldır yaptığı işgali, zulmü, soykırımı ve sayısız insan hakları ihlallerini unutturarak, saldırıya uğradım bahanesiyle Gazze’de tam anlamıyla yeni bir soykırıma hazırlanıyor.
Zaten abluka altındaki bir şehrin suyunu, elektriğini, internetini keserek, çalışamaz hale getirdiği hastanelerini bombalamakla tehdit ederek, sivil yerleşim yerlerini sağlam bina kalmayacak şekilde bombalayarak, yasaklı fosfor bombaları kullanarak ne kadar zalim bir terör devleti olduğunu gösteriyor.
Zulmün son aşamaya geldiği zamanlar, İsrail’in de sonunun yaklaştığı zamanlar olmalı. İnancımız ve tarih bize bunu öğretiyor. Ancak bizim ne yaptığımız da bir o kadar önemli. Filistin davası söz konusu olunca duyarlı davranan, bir çağrı ile meydanları dolduran halkımız da artık sadece miting yapmaktan, slogan atmaktan utanır oldu. İnsanımızın içinden, bir yolunu bulup, bir adım öteye geçmek, bir taş olsun atmak geliyor.
Batının ne kadar zalim olduğunu, medenilik iddiasına rağmen hala Ortaçağ zihniyeti taşıdığını, İsrail’in ise yaptıklarıyla Ortaçağ Avrupa’sını bile aratır olduğunu söylemenin kimseye bir faydası yok artık. “Batı güçten anlar” tecrübesiyle batının karşısına bir güç çıkarmaktan başka çare yoktur.
Kudüs, bizim için göğe açılan kapıdır. İlk kıblemizdir, peygamberler şehridir. Dünyanın huzurunun, huzuruna bağlı olduğu şehirdir. Hâkimi olanın dünyaya hâkim olduğu mübarek beldedir. Ceddimizin gücünü dünyaya gösterdiği, hâkimiyetini ilan ettiği şehirdir.
İçimden hep, bir gün bir kıvılcımla başlayacak yeni bir intifada, tarihin seyrini değiştirecek ve gün gibi inandığımız o yeryüzü hâkimiyetine gidecek mücadelemiz, miting meydanlarından başlayacak diye geliyor.
Neden biz yaşarken olmasın, neden bizim dönemimize denk gelmesin. Hazır İsrail ve destekçileri bu kadar kudurmuşken neden olmasın?
Karabağ’da olduğu gibi neden olmasın, neden bizim sihalarımız, burada görev yapmasın?
Mücadeleye devam, gücümüzle adalet dağıtacağımız günlere ulaşıncaya kadar, bilinci diri tutmak, direnci artırmak, kardeşlerimize destek olmak, hepsinden önce tarafımızı belli etmek adına mücadeleye devam edeceğiz, alanlardayız.