İşte Taha Dağlı'nın o yazısı;
“Ilımlı İslam” ve “dinler arası diyalog” projesinin baş taşeronu FETÖ’ydü. FETÖ bir koldan terörist faaliyetlerini yürütürken, diğer koldan da içerisinden “cihat” gibi Batı’yı ürküten islami kavramların çıkarıldığı yeni bir din türetti.
FETÖ’yü yöneten güç bu işe El Kaide ve DAİŞ gibi terör örgütlerini ortaya çıkararak başladı.
Müslümanlar terörist, İslamiyet de bir terör diniymiş gibi gösterildi.
Hemen peşinden “ılımlı İslam” formülü piyasa sürüldü.
FETÖ eliyle enjekte edilen bu formül bugünlerde Birleşik Arap Emirliklerinin himayesinde gibi görünüyor.
Papa BAE’deydi.
Papa’nın ilk kez bir körfez ülkesini ziyaret etmesi Müslümanlar için çok daha garipsenecek bir durum olarak görülmeyebilir.
Ama o ziyarette daha fazlası vardı.
Örnek olarak ilk kez BAE’nin baş imamı Ahmet Tayep ile Papa arasında “kardeşlik belgesi” imzalandı.
Sonra Papa yine ilk kez Abu Dabi’de 135 bin kişinin katıldığı ayini yönetti.
Trump’ın Mayıs 2017’deki Riyad ziyaretinde meşhur bir küre pozu vardı.
Orada radikalizme karşı savaş açılmıştı.
Sonrasında BAE kontrolündeki Suudi veliaht prens Muhammed bin Selman’ın İslamiyet’te reform süreci başlattığını gördük.
Bu reformun içerisinde “cihatsız islam”, “ılımlı islam”, dinler arası hoşgörü gibi FETÖ’den tanıdığımız terimler vardı.
Gelinen noktada BAE, Papa ile bu projenin resmi belgesini imzaladı.
Batı, Müslümanlardan korkuyor.
El Kaide ve DAİŞ gibi terör örgütleri de bu korkunun bahanesi.
İslamiyet’i yok edemezler, bunu biliyorlar ama bir başka şeye çevirebilirler.
İşte FETÖ bunu yapıyordu.
Şimdi bu projenin başında BAE de var.
BAE’nin devlet başkanı Halife bin Zayed, sıkı bir Türkiye düşmanıdır.
Arap dünyasında aynı zamanda din düşmanı olarak da tanınır. Hatta kendisinin ateist olduğunu söyleyenler de mevcut.
Din düşmanı BAE’nin dinler arası hoşgörü projesinde görevlendirdiği isimlere de göz atalım.
Projenin en tepesindeki isim Cezayirli bir din adamı olan Abdullah bin Bayyah.
Şeyh bin Bayyah aslında Müslüman Kardeşler ekolünden gelen bir isimdir.
Sünni islam dünyasının en üst dini otoritesi kabul edilen Dünya Müslüman Alimler Birliğinin Başkan yardımcısıydı.
Ancak 2013’te Mısır’da BAE destekli darbe olunca, o görevinden istifa etti.
Şeyh bin Bayyah, Müslüman Alimler Birliğinin başkanı olan Yusuf el Kardavi’nin yardımcısıydı.
Bin Bayyah’ın görev değişikliğinin ardından BAE, Müslüman Alimler Birliğini “terör örgütü”, başkan Yusuf el Kardavi’yi de “terörist” ilan etti.
Bin Bayyah, Müslüman Kardeşler ekolünden tamamen sıyrıldıktan sonra 2014’te BAE himayesinde kurulan The Forum For Promoting Peace in Muslim Societies, yani Müslüman Toplumlarda Barışı Teşvik Forumu’nun başına geçti. Şimdi başkanı olduğu o forum, dinler arası diyalog projesinin ana aktörü konumunda.
BAE’de bin Bayyan’ın dışında dinler arası diyalog projesini yürüten bir diğer isim de Papa ile kardeşlik belgesini imzalayan Abu Dabi baş imamı Ahmet Tayep.
Tayep’in de bu projedeki görevi “törpülenmiş islamiyeti” yeni bir din olarak Müslümanlara dayatmak, ve bu yeni dini meşrulaştırmak.
Özetle 2013’de Mısır’da bir darbe oldu.
O darbenin ardından Müslüman Kardeşlere karşı savaş başlatıldı.
İhvan ekolü içerisindeki bir din adamı devşirilip, dinler arası diyalog projesinin başına getirildi.
Bir başka deyişle batı dünyası Müslüman Kardeşlerin yanına Hristiyan, Yahudi kardeşler de ekleyip, ihvan ekolünü imha etmeyi planlamaktadır. Çünkü tehlike ihvandır.
Neden diyecek olursanız, İhvan, terörizmi asla içerisinde barındırmamış bir oluşumdur.
Siyasi olarak da STK yönlerinden de güçlüdür.
Öyle ki bugün Ortadoğu’da istediğiniz ülkede halkın önüne sandık koyun.
Sadece müdahale etmeyin.
Özgür ortamda seçim yaptırın.
Göreceksiniz ki o sandıktan mutlaka ihvan temsilcileri çıkacaktır.
Ortadoğu’da demokratik ortamda çok az seçim yapıldı. Birkaç örnek verelim.
2006 Filistin seçimi ya da 2012 Mısır seçimi, bunları hep ihvan temsilcileri kazandı.
İşte korkunun nedenlerinden biri bu.
BAE’ye onlar gibilerine diyorlar ki, “senin ülkende de gerçek anlamda seçim yapılırsa, ihvan gelir, tahtı kaybedersin”. Bu yüzden BAE gibilerini kolayca kafa kola alıp, islamiyetle savaşlarında silah olarak kullanıyorlar.
Papa’nın BAE ziyaretiyle bu projede yeni bir sürecin startı verilmiş oldu.
BAE’den sonra bu zihniyet Suudi Arabistan’ı, diğer körfez ülkelerini ve nihayetinde tüm islam coğrafyasını dini yönden de işgal etmeyi amaçlamaktadır.
Unutmayalım Papa, Vatikan’ın temsilcisi, Vatikan Katoliklerin merkezidir.
Evanjelistler Siyonistlerle işbirliği halindeki Hristiyanlığın protestan mezhebindendir.
Bu iki mezhep arasında çeşitli görüş ayrılıkları yaşanmaktadır.
Ama kendi içlerinde hangi kavgaları ederlerse etsinler, ortak yönleri “islamiyetle savaşmaktır” çünkü küfür tek millettir.
KAYNAK: HABER7
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.