Yeşilçam’ın bir döneme damga vuran isimlerinden Ahu Tuğba ABD'nin Miami şehrindeki evinde yaşamını yitirdi.
69 yaşındaki ünlü sinema sanatçısı Ahu Tuğba'nın evinde ölü bulunduğu duyuruldu.
Her gün bir sanatçı, bir iş adamı, bir sporcu, bir şöhretlinin değişik şekillerde vefat haberini okuyoruz basından.
Son örneği Ahu Tuğba. Haber değeri var ve herkes yazmış. Ana haber bültenleri görmezden gelmedi, gelemedi de.
Sıradan bir kimsenin ölümünü kim ne yapsın, haber değeri yok ki.
Ahu Tuğba nın ölüm haberi bu yönüyle çok sıradan bir haber bizim için. Şu hayatta neler görüyoruz neler. Ancak birde ölen kişi açısından düşünsek ve onun penceresinden baksak hayata. Güncel tabirle "empati" yapsak mesela...
Ahu Tuğba özelinde değil ama onun bize hatırlattıkları ile genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Sen şöhretin basamaklarını birer birer çık. Filmler, diziler çek, tiyatrodan tiyatroya, statlardan statlara vs. koş, herkesin ağzının suyu akarak senin yerinde olmasını isteyeceği bir şöhreti yakala. Giydiğin kostümlerin, pırlantalarının, kıyafetlerinin, bindiğin arabaların, yatların katların şatafatı içerisinde yaşamaya devam et. Hayat hep böyle gidecekmiş gibi yaşa.
Sonra bir bakmışsın ki yüzbinlerin seni izlemek için paralar dökerek bilet alıp izlemeye geldiği bir durumdan nakliye uçağının kargosunda tabutla gerçek ve ebedi hayata merhaba derken kendini bulmuşsun.
Cenâb-ı Hak ölüm hakikatini Kuran-ı Kerim de şöyle açıklıyor.
"Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!"
Nisa 78
"Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz."
Ankebut 57
Ey Ömer!
vaiz olarak ölüm sana yeter mesajını şimdi daha iyi anlıyoruz değil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.