• BIST 9306.96
  • Altın 4120.917
  • Dolar 38.4199
  • Euro 43.8363
  • İstanbul 11 °C
  • Ankara 14 °C

ESER TAHLİLLERİ Gayri Millî Unsurlar Bakımından Sinekli Bakkal-1

Coşkun Otluoğlu

 

            Giriş

            Herhangi bir sanat eseri ki bu roman, sinema veyahut tiyatro olsun, okunurken ya da seyredilirken bir asırdan fazladır görmezden gelinen veya görüldüğü halde dile getirilmeyen şeyler var: Gayri millîlik.

            Bir millete ait değerlerin hilafına, üstelik o milletin değerlerine karşı duruşun yanında bir de o milletin değerlerini hakir görme, aşağılama ve hatta hakaret etme gibi sözüm ona yazılan eserlerin ve ortaya konan türlerin içeriği düşmanca bir tarzı projelendirmiş gibidir.

            Halide Edip Adıvar’ın Sinekli Bakkal’ı, yeni yazılmış ya da yeni basılmış bir eser değildir. 1935 yılında önce Londra’da İngilizce daha sonra Türkçe basılan bu eser hakkında onca değerlendirme, tahlil ve tanıtım yazısı yazıldığı muhakkaktır. Ancak eserde gayri millî unsurlar olduğu halde bu hususta ciddi bir değerlendirme yapılmamıştır. Hatta bir dönem Cumhuriyet döneminin en çok basılan romanları arasında yer aldığı gibi 1942'de CHP Sanat Mükafatı'na layık görülerek ödüllendirilmiştir. Yaşar Kemal de bu eser için: Türk edebiyatının bir şaheseridir.” demiştir.

            Diğer bütün tahlillerde ve eleştirilerde Sinekli Bakkal, genel bir değerlendirme ile ele alınacak olursa Doğu-Batı çatışmasının dile getirildiği bir roman olarak ele alınmıştır. Ancak mesele o kadar basit değildir. Çünkü bu eserde olumsuz örnekler hep Doğu kültürünün yanlış tarafları gösterilerek ele alınmış Batı ile ilgili olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır.

Eserin başkahramanı Rabia’nın imam babası üzerinden olumsuz bir imam tiplemesinde: yanlış cennet-cehennem algısı, meslekî zafiyet algısı, para düşkünü, kinci, bağnaz, yobaz, Müslüman cemaatinin sürü, akidesinin korkunçluğu, dayakçı şeklinde tanımlanmış; Sultan Abdulhamit Han ise; kanlı katil padişah, her kuvvetin kafasını ezen padişah, kızıl sultan, korkunç padişah, zalim padişah, yabancıların gözünde kanlı hükümdar, korkak, gövdesine kafasına kurşun sıkılması yahut bomba atılması gereken,  zorba padişah; Sultan Abdulhamit Han dönemi ise imtiyazlar, rezaletler, rüşvetler, pazarlıklar, hırsızlıklar ve cinayetlerle dolu bir dönem olarak gösterilmiştir.

Buna karşılık Batı olumlu yönleriyle ele alınmış; Batı’yı temsilen eserde Rabia ile evlenmek için daha sonra Müslüman olan Peregreniri hal ve tavırları ile ideal insan tipi olarak sunulmuştur. Kişilere, olaylara ve fikirlere bakış açısıyla olumlu bir insan tipi ile gördüğümüz Pregreniri önce Hıristiyan bir rahip, sonra ateist ve en sonunda da Müslüman olmaktadır.

Eserde, imam tiplemesi ve Sultan Abdulhamit Han’ın yanında, padişahın hal edilmesi, dinî değerlerin hafife alınması, resmî görevlilerden halkın nefret etmesi, tekkelerin kapatılma fikri, istibdat, yabancı kişilerin idealize edilmiş insan tipi olarak gösterilmesi, dinin bir illet olduğu fikri, Hıristiyanların hiç bitmeyen Ayasofya aşkı, kadın ve toplum, Allah-Şeytan gibi kavramların “ele alınış biçimi” eserin gayri millî unsurlar taşıdığının birer göstergesidir.

Sinekli Bakkal’ın Gayri Millî Unsurlar Bakımından Tahlili

Eserin kısaca özeti şöyledir: Olayları Meşrutiyet döneminde İstanbul’un Sinekli Bakkal adında eski bir sokakta geçen romanın kahramanı mahalle imamının torunu Rabia'dır. Rabia'nın dedesi İmam İlhami Efendi, romanda yobaz bir kişilik olarak gösterilmiştir. İlhami Efendi'nin küçük kızı olan Emine, aynı mahallede yaşayan "Kız Tevfik" lakaplı orta oyuncu Tevfik'e âşık olur; evden kaçıp onunla evlenir. Daha sonra hamile olarak baba evine döner. İmam Hacı İlhami Efendi'nin, jurnallediği Tevfik Gelibolu'ya sürgün edilir. Emine, Tevfik'ten ayrılıp Rabia'yı dünyaya getirir. Rabia, dedesi tarafından yetiştirilip hafız olur. Küçük yaşta iken Selim Paşa Konağı'na mukabele okumaya giden Rabia'nın bu konakta Selim Paşa, Vehbi Dede, Sabiha Hanım ve piyanist Peregrini ile tanışır. Tevfik sürgünden döndükten sonra babası ile tanışan Rabia, onunla yaşamaya başlar. Babası, bu sefer de Jön Türkler'e yardım ettiği için Şam'a sürülür. Rabia gayrimüslim piyano öğretmeni Peregrini'ye âşık olmuştur. Peregrini annesinin ölümü üzerine İtalya'ya gittiğinde ilişkilerini düşünen Rabia, Peregrini'yi Müslüman yapıp onunla evlenebileceği fikrine varır. Bir yıl sonra İtalya'dan dönen Peregrini'nin evlenme teklifini kabul eder. Rabia, Müslüman olup Osman adını alan Peregrini ile Sinekli Bakkal’da yaşamaya başlar.

 

  1. İMAM TİPLEMESİ
  1. İmam Tiplemesiyle Oluşturulan Olumsuz Algı

            Türk sinemasında da dindar kişilerin sahtekâr, hilebaz, kurnazlığını menfaati için kullanan şeklinde gösterilerek bir algı oluşturduğu, toplumun bütün kesimlerine “imam” tiplemelerinin bu algı etrafında bir mesaj verildiği görülmektedir. “Sinekli Bakkal”da da “menfi” bir anlatımla klasik (!) bir “imam” betimlemesiyle karşı karşıyayız.

            İmam Tiplemesinde Fiziki Ön Yargı

            Romanda imam, görünüş olarak olumsuz gösterilmiştir.

            “İmam? Şöyle bir bakılsa herhangi bir mahalle imamına benzer, fakat hakikatte o kendinden başka kimseye benzemez.

            Kirpi kılları gibi ayakta duran iki kalın kaş, içeriye çökmüş, kömür gibi siyah, kor gibi yakıcı, burgu gibi keskin iki ufak göz. Burun uzun ve tilkivari. Kara sakal hayli kırlaşmış. Boyu kısa, vücudu cılızdır. Fakat beyaz sarığın kallavaliği, geniş yenli latanın içinde ağır ağır sallana sallana yürüyüşü ona hususi bir heybet verir.” (S.10)

            “İskelet gibi zayıf başına çökük göz evleri birer volkan ağzı gibi, içlerinde bir türlü soğumayan lavlara benziyordu.” (S.346)

            “İmam’ın tümsek gırtlağı zayıf boynunda aşağı yukarı işlemeye başladı.” (S.349)

            Hasta döşeğinde yatan İmam’ın görüntüsü de istihzalı biçimde Osman’ın gözünden dile getirilmiştir.

            “Gözleri sıtmalı, yanakları daha çökük. Kadavraya benzeyen simanın üstündeki burnu, Osman, tiyatrolarda kullanılan takma burna benzetti.” (S. 382)

            İmam Tiplemesinde Meslekî Zafiyet Algısı   

            İmamın mesleğini icra ederken cemaate telkin ettiği korku ve cemaati rahatsız ettiği vurgusu yapılmıştır.

“Fakat küçük mescitte vaaza devam edenler, huzurunda biraz korku, biraz da rahatsızlık hissederler.” (S. 10)

İmam Tiplemesindeki Diğer Ön Yargılar

Yazar romanda, imamın görüntü olarak gözlerinin ateşli, inancının korkunç olması, yönüyle başına toplayacağı kimselerin ise softa tipler olması bakımından kendisine uyanlara sürü gözüyle bakmaktadır.

            “Eğer Sinekli Bakkal İmamı İkinci Abdulhamid’in tedhiş (dehşet) devrinde gelmeyip de on dördüncü asırda gelseydi, gözlerinin ateşi, akidesinin korkunçluğu, bilhassa üslubunun kudretiyle sürüleri başına toplayıp herhangi bir fikir peşinde sürükleyecek softa tiplerden biri olabilirdi.” (S.11)

            Alıntıda da görüldüğü gibi “imam” tiplemesi olumsuz bir bakış açısı ile verilmiştir. İmamın tasvirinde fiziki beden görüntüsünün yanında “akidesinin korkunçluğu”, Müslüman cemaati “sürü”, kendisini de “softa” olarak göstermiştir.

            İmam’ın Kur’an okurken bile korkunç bir kin içinde olduğu tuhaf bir şekilde dile getirilmiştir.

            “Bilhakkın imam. Sesi orkestra davulu gibi. Kur’an okurken sesinde atan o korkunç kin bile şâyân-ı hayret…” (S. 356)

            Kainatta Allah’ın yaratmadığı tek şeyin korku olduğu düşüncesinin ideal bir kahraman tipi olarak sunulan Vehbi Dede’nin ağzından anlatıldığı bölümde yine İmam’ın din adamı olarak olumsuz yönü dile getirilmiştir.

            “Rabia’nın Büyükbabası gibi ruhanîler insanoğlunu korkutmak için bu ahtapotu (korku canavarı) yalancı ilahiler, zebaniler, cinler ve periler kıyafetine sokar.” (S. 356)

            Eser, II. Abdulhamit’i düşmanca bir tavırla anlatırken İmam’ı da aynı safta görmüştür. Selim Paşa’nın ağzından bu durum yazar tarafından aynı cümlede dile getirilmiştir.

            “Padişah Sinekli Bakkal İmam’ı kadar mükemmel tezkiye (aklama) yapıyor, birader.”

            (Makalenin devamı sonraki yazımızda yayınlanacaktır.)

 

Bu yazı toplam 185 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Duyuru Gazetesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 02164912882 05323834739 Faks : 0216 4917113