Gazze’den sonra şimdi de Lübnan’a uzanan soykırım politikasının insanlığın siyonizmi tanımasına sebep olduğunu belirten Erdoğan, Birleşmiş Milletler'i eleştirdi. Erdoğan, "Kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak?" dedi.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında bir yıl geride kalırken, bölgedeki can kayıpları 40 bini aştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin düzenlediği "Filistin’in Geleceği Konferansı"nda önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;
"Aziz milletim, saygıdeğer misafirlerimiz, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Bu toplantımızda siz kardeşlerimizle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyorum. Filistin'in Geleceği Konferansı'nın, Filistin halkının müreffeh yarınları için hayırlı olmasını diliyorum.
"Kudüs ilk kıblemizdir" diyen tüm kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle, geçtiğimiz yıl 7 Ekim'den bu yana İsrail'in acımasızca katlettiği Filistinli, Lübnanlı kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Siyonist rejimin alçakça katlettiği siyasi şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Yiğitlik timsali tüm kahramanları anıyorum. Rabbim Filistin ve Lübnan'ın tüm şehitlerini cennetiyle buluştursun diyorum.
Konferansımız 3 önemli başlık altında, meselenin tartışılmasını sağlayacaktır.
"DÜNYA SİYONİZMİN GERÇEK YÜZÜYLE TANIŞTI"
Geçen yıl, 7 Ekim'de İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı saldırılar Filistin mesesini tekrar insanlığın gündemine taşıdı. 50 bin mazlumun katledildiği ve hala devam eden saldırılar dünyayı siyonizmin gerçek yüzüyle tanışmasına vesile oldu.
İnsan hakları örgütlerinin söz konusu Filistin olunca, Lübnanlı mazlumlar olunca, keskin nişancı kurşunuyla katledilen bebekler olunca, nasıl 3 maymunu oynadıklarını sizlerle birlikte şahitlik ettik. İnsanı insanlığından utandıran nice sahne gözlerimizin önünde yaşandı. canlı yayında gazeteciler kurşunlandı.
Hastaneler, okullar, kiliseler vuruldu. 360 kilometrekarelik alana sıkıştırdıkları 2 milyon insana her türlü zulmü reva gördüler.
"KAN VE GÖZYAŞI ÜZERİNE KURULAN İSRAİL..."
Dünya her ne kadar İsrail vahşetini 7 Ekim'den bu yana gözlerini açmış olsa da, Filistin halkı bunu on yıllardır yaşıyor. Filistin'de kalkan, gözyaşı ve zulüm hiçbir zaman dinmedi. İsrail devleti 1948 yılında kuruldu. Buna devlet dersem yanlış olur. Filistin halkının gözünde 1948 büyük bir felaket demekti. 1 milyon Filistinli sürgün edildi. Binlerce Filistinli öldürüldü. Kan ve gözyaşı üzerine kurulan İsrail, katliamlarla kan dökmeye devam etti.
İsrail, Filistinlileri öz yurtlarında mülteci konuma getirmiş, evinden yurdundan göçe zorlamıştır. Bugün önemli bir kısmı Ürdün'de olmak üzere, dünya üzerinde evlerine dökmeyi bekleyen 6 milyonu aşkın Filistinli bulunuyor.
Aslında İsrail'in ırkçı politikalarının mağduru sadece Filistin halkı değildi. Afrika kökenli Yahudiler de aynı zulme maruz kaldı. BM üyesi olup da, tek devlet, adı devlet, İsrail'dir. Bu gerçeği BM Genel Kurulu'nda, 1948 yılından itibaren İsrail haritasını göstererek sormuştum. Bunun cevabını veren çıkmadı. İsrail yönetimi bırakın cevap vermeyi, yeni haritalar üretmeye devam ettiler. Gazze'yi işgalle yetinmeyeceklerini, Lübnan'a saldırarak gösterdiler.
"YAKLAŞAN TEHLİKEYE KARŞI HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALIYORUZ"
Giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail durdurulmadığı takdirde bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebiliyoruz. (İsrail'in bölgedeki saldırıları) Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz.
Lübnan geçici görev gücüne saldırısıyla İsrail, başta güvenlik konseyi olmak üzere BM'ye alenen meydan okumuştur. Buna hiçbir tepki gelmemesi en az saldırılar kadar vahim bir durumdur. Kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazze'de sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek?
Tekrar soruyorum, İsrail yönetimi uyguladığı vahşetle sadece binlerce masumu değil, kuralları ve değerleri de katletmektedir. Ölen, katledilen sadece kadın ve çocuklar değil, insanlığın vicdanıdır.
Türkiye olarak, bu soykırım karşısında itirazlarını en yüksek sesle dile getiren biziz. Filistin halkının derdini kendi halkını derdi olarak gören bir milletiz. Kimseyi ayırmadan, zalimlerin karşısında mazlumların yanında güçlü bir duruş sergiledik. Tüm imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında olduk. Tarihimizden, inancımızdan, insanlığımızdan kaynaklanan görevlerimizi layıkıyla yerine getirmeye çalıştık.
Türkiye, Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerinin yanındadır. Zafer inşallah Gazze ve Lübnan'da inananların olacaktır. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz.
"İNSANİ YARDIMLARIN TOPLAM MİKTARI 84 BİN TONU AŞTI"
Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Gazze'de yaşanan katliama en güçlü tepkiyi gösteren, bununla yetinmeyip, İsrail'e karşı somut tedbirler alan tek devletiz. Önce 54 kalemde, ardından da bütün kalemlerde İsrail'le ticari ilişkileri durdurduk. Yaklaşık 9.5 milyar dolarlık ticaret hacminden sarfı nazar ettik.
Mısır makamlarının da destekleriyle Gazzeli kardeşlerimize gönderdiğimiz insani yardımların toplam miktarı 84 bin tonu aştı. Bu yardım miktarıyla Türkiye, Gazze'ye en fazla yardım ulaştıran ülke konumundadır. Soykırımcı canilerin uluslararası hukuka hesap vermesi için elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız. Milletimiz boykot ve protesto gösterileriyle katliama tepkisini ortaya koyuyor." Kaynak: Türkiye Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.