Endülüs’e öyle bir felâket çöktü ki, yok bir eşi.
Dehşetinden Medine’de Uhud, Necid’deki Şehlan dağları yerinden oynadı,
Bir deprem ki, yer yarıldı arz boyu.
Ah! Yarımadada İslâm’a göz değdi, yağdı belâ yağmur gibi.
Şimdi o canım Endülüs şehirlerinde, İslâm’ın ne namı var ne nişanı;
Sanki hiç olmamıştı, sanki baştan beri yoktu.
Bu bu şiiri Arap Şair Ebul Beka Salih ibn Şerif Er Rundi Endülüs’ün şehirlerinin bir bir düştüğü, Hristiyanların eline geçtiği, minarelerinden çanların çalınmaya başladığı zaman kaleme almış. Üstad Sezai Karakoç yine şiir olarak tercüme etmiş. Şiirin tamamını okumanızı tavsiye ederim. Yürek dayanır mı bilmem. Biraz vicdan biraz imanı olanın gözlerinin yaşarmaması mümkün değil. Şiirin bir bölümünde de ;
Cami kilisedir artık, hilâl yerine haç asılı
Nur yüzlü ezan yerine, bitmeyen bir çan sesi, bir baykuş uğultusu…
Mihraplar ki taştandır, minberler ki ağaçtan,
Canlı cansız ne varsa bu hâle inledi durdu…
Ağaçların ve taşların dile geldiği, inlediği bir durum imanı ve vicdanı olan bir kimseyi ne hale koymalı varın siz düşünün. Tam bu noktada Endülüsün hazin tarihinden günümüze Batının bize bıraktığı “Emperyal” bir kültürü var. 1 Nisan şakası.
15. yüzyılın sonlarında, Haçlı ordusu İspanya'daki Endülüs Müslümanlarının son kalesini (Gırnata) kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir.
Durumun zorluğunun bilincinde olan Haçlı ordusunun komutanı kaleyi düşürmek için değişik taktikler düşünmektedir. En sonunda aklına bir fikir gelir. 31 Mart gecesi kalenin önüne giderek bir elinde Kur an bir elinde İncil, kaledekilere seslenir;
"Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım" der. Bunun üzerine gerekli görüşmeler sonrasında Müslümanlar canlarının kurtarılması karşılığında kaleyi teslim ederler. Ertesi gün sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar , bizi öldürmeyeceğinize dair "yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz" derler.
Bu söz üzerine Haçlı ordusunun komutanı "Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur" diye cevap verir ve Bütün Müslümanlar orada şehid edilirler. Hikaye'ye göre o gün bugündür. 1 Nisan Hristiyanlar arasında Hile Günü olarak kutlanmaktadır. Maalesef halkımız arasında da yaygınlaşmış, yüzlerce, binlerce Müslümanın katliam günü olan 1 Nisan şaka günü olarak kutlanmaktadır.
Şimdi siz söyleyin, Müslümanların tarihi açısından acıklı bir olayın yine Müslümanlardan tarafından şaka veya eğlence aracı olarak anılması karşısında ne yapılmalıdır. Bana kalırsa “Endülüse Ağıt” yakmak yerine kendi durumumuza ağlayalım, ağıt yakalım…
Selam ve dua ile…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.