Son günlerde bazı kesimlerin yüksek sesle dillendirdiği dershane sorunları da çözülmesi gereken meselelerimizden birisidir.
Konuya önce eğitim sistemimiz-okullarımız açısından bakalım. Tüm okullarımız kaliteli eğitimi vererek, dershanelere ihtiyacı hissettirmeyecek bir yapıya sahip midir?
Okullar diploma doldurma merkezi, öğretmenler de diploma doldurma memuru olmaktan çıkarılıp, hayata hazırlama merkezi haline getirilmiş midir?
Okullarımızdaki öğretmen açığı kapatılıp, boş dersler doldurulmuş mudur? Hala ücretli, vekil öğretmen olarak derse girenlerin sayısı on binlerle ifade ediliyor mu? Ücretli-vekil derse girenlerin ne kadarı bu işin ehli olan kişilerden oluşuyor?
Okulların derslik ihtiyacı karşılandı mı? Sınıf mevcutları hala 40-45’lerde mi seyrediyor? Anadolu Liselerinde bile bu sene 34’lere çekilen sınıf mevcutlarındaki bu yığılmalar ne zaman ideal sınıf mevcutlarına çekilecek?
Okulların temizlik güvenlik ihtiyaçlarına tam cevap verilebiliyor mu? Ödenek sorunları karşılanıyor mu? Karşılanıyorsa bu fonlar okulların öncelikli ihtiyaçlarına harcanıyor mu? Kâğıt üzerindeki işlemlere bakıp hala evet mi diyoruz?
İlkokul ve Ortaokuldan başlayan sınıf geçme sistemindeki toptancı yaklaşım Ortaöğretim kurumlarında da devam ederken bunun sonuçları hiç gözden geçiriliyor mu?
Liselerde uygulanan ortak sınav uygulaması! Ne kadar isabetli işliyor? Çalışan öğrenci ile çalışmayan öğrencinin ayırt edilemediği bu ortak sınav garabeti ne zaman disipline edilecek?
Tüm bu sorulara müspet cevap verdiğimiz zaman dershane faktörü de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Vatandaş iltifat etmeyecektir.
Tıpkı bir zamanlar 60’lı 70’li yıllarda bir ihtiyaçtan kaynaklanan Akşam Liselerinin kurulup, o yıllarda kuruluş amacına uygun eğitim verip başarılı sonuçlar aldıktan sonra; kısa bir süre öncesine kadar (liselerdeki 10/11 zayıflı öğrencileri aklama merkezi haline dönüşmesinden sonra) bunun önüne geçilerek merkezi sınav sistemi getirildikten sonra halkın itibar etmeyip öğrencisiz kaldığı gibi.
Dershane konusuna, onu var eden eğitim sistemi ile bu sistemin bileşenleri olan okullar, öğrenciler, veliler, devlet, sivil girişim, seçme sınavları gibi kavram ve olgular üzerinden bakılmalıdır.
Dershaneler, üst öğrenime yönelik merkezi sınavlar üzerinden oluşan yarışmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Onları var eden yarışma zemini halen varlığını devam ettiriyor. Buna rağmen, bugün dershanelerin kapatılmasını/ özel okula çevrilmesini tartışma konusu yapıyoruz. Bu tartışmanın taraflarının açıklamaları da, ne kendilerini ne de bu tartışmadan çıkacak sonuçtan etkilenecekleri tatmin ediyor. Ortada bir bilgi kirliliği var.
Dershane tartışması sağlıklı bir şekilde ve zeminde yapılmamaktadır. Bunun sonucunda Türkiye, devleti ve milletiyle enerji kaybetmektedir. Enerji kaybına son vermek, bütün tarafların kabul edebileceği bir çözüme ulaşmak için, tartışmaya taraf olması gereken tüm kesimler olaya sükûnetle, sağduyuyla ve pedagojik bir perspektifle yaklaşmak durumundadır.
Milli Eğitim Bakanlığı, her şeyden önce sürecin şeffaflığını sağlamalı, bu kapsamda konuyla ilgili taslak çalışmasını kamuoyuyla paylaşarak toplumu bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmelidir. Diğer taraftan, konunun sosyal tarafı olan eğitim sendikaları, dershane sahipleri ve akademik dünya tartışmanın ortağı yapılarak, konunun bilimsel bir zemine oturmasına ve bilimsel çözümler üretilmesine fırsat sağlanmalıdır. Bütün bunlarla birlikte, hali hazırda dershanelere devam eden kitleyi oluşturan çocuklar ile ebeveynlerinin de görüş ortağı olmasına yönelik bir alan oluşturulmalıdır.
Tüm bu çalışmalar yürütülürken, eğitim-öğretim hakkı, teşebbüs hürriyeti, çalışma hakkı ve benzeri temel hak ve özgürlüklerin özüne ve ruhuna zarar vermeyecek bir sonuç hedeflenmelidir. En önemlisi, dershaneler aracılığıyla ekmeğini kazanan eğitim çalışanlarında gelecek kaygısı oluşturulmamalıdır.
Öte yandan, dershanelerin eğitim sisteminin olmazsa olmazı şeklinde lanse edilmesi de doğru bir yaklaşım değildir. Düne kadar dershane kesimini yerden yere vuranların bu gün dershane savunucusu olmaları ayrıca dikkat çekici bir olaydır.
Dershaneler, olsa olsa, eğitim sisteminin sorunlarından neşet etmiş bir sonuçtur. Bu tespitler ışığında önerimiz, yasal düzenleme yapılarak dershanelerin kapatılması yerine, eğitim sisteminin açıklarının kapatılmasını ve sorunlarının çözümünü sağlayacak eğitim reformları yapılarak talep düşüklüğüne ve kârlı olmadığı kanaatiyle dershanelerin kapanmasına aracılık edecek bir sürecin işletilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.