“Her İşimizde Samimiyet Ön Plandadır.”
“Eğitimde Yeni Yaklaşımlar” başlığı altında üç yıl önce dile getirdiğim birçok husus bugün hayata geçirilmiştir. Öngörülerimizde haklı çıkmamızdaki önemli payın eğitim ve öğretim meselelerine yaklaşırken samimi bir tavır göstermemizdendir.
Samimiyet, her işin yapılmasında en ön planda gereken bir durumdur. Samimiyetsiz bir işin verimli olmasını beklemek boş bir hayaldir. Büyüklerimiz;
“Gönülsüz yapılan aş, ya karın ağrıtır ya da baş.” derken tam da bu konuyu işaret etmişlerdir.
“En iyi Okul Eve En Yakın Okuldur.”
Meslek hayatına dâhil olduğum yirmi yıldan daha fazladır dile getirdiğim hususların başında öğrencilerin evlerine en yakın okulu tercih etmeleri gerektiğidir. Nitekim Başbakanımız:
“En iyi okul, eve en yakın okuldur.” sözünü dile getirirken, Bakanlığımızın sınav sisteminde yeniliği gündeme getirirken bu hususu özellikle ele aldığını görmekteyiz.
Büyük şehirlerde ve özellikle nüfus yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerde trafik sorunundan öğrencilerin taşınarak okul servis araçlarını veya toplu taşıma araçlarını kullanırken ciddî vakit kayıpları ve gereksiz trafik yorgunluğu, hem bedensel hem de psikolojik açıdan çocuklar üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır.
Merkezî sınav sonucuna göre yapılan tercihler, çocukları evlerinden daha uzak yerlere zorlamaktadır. Her ne kadar:
“Efendim, onlar da evlerine yakın yerleri tercih etsinler.” demek, işin biraz kolaycılığına kaçmak gibi bir durumu ortaya çıkaracaktır. Zaten bugüne kadar eğitimde birçok sorunun çözülememesinin nedeni budur.
Daha güneş doğmadan, her sabah, bırakın lise öğrencilerini, ilkokul birinci sınıf çocuklarının okul servis araçlarında uykulu ve biraz da korkulu, ürkek gözlerle o anlamsız trafik yoğunluğunda, sokak sokak, cadde cadde saatlerce dolaştıklarını görüyorum. Yalan değil, bu çocukların bu halini görünce içim sızlıyor. Henüz açmakta olan bir çiçeğin solması gibi, taze, körpe bu fidanların şehrin caddelerinde pres olduklarını görmenin üzüntüsünü yaşıyorum.
Ailelerin okul tercihi yaparken çoğunlukla mahallelerindeki okulları tercih etmediklerini biliyorum. Kendi mahallesindeki okulları tercih eden aileler imkânsızlıktan ve istemeyerek çocuklarını kendi evinin yakınındaki okula gönderiyor. İmkânı olanlar ise istedikleri yerdeki okullara çocuklarını kaydettiriyorlar. Okul uzakmış, çocuk okul servis araçlarında veya toplu taşıtlarda perişan oluyormuş bunu düşünen yok. Çocuğunu neden böyle bir meşakkate soktuğunu, yani çocuğunu neden trafik çilesine katlanmak zorunda bıraktığını velisine sorduğumuzda cevap hazır:
“Efendim, çocuk kendi “geleceği” için buna katlanması gerekir.”
Peki, “gelecek” için, kreşe gitmeye başlayarak, ana sınıfı, ilkokul, ortaokul ve lise çağlarında, yirmi beş yılını -bir insanın eğitim hayatını tamamlayarak hayata atılma yaşı ortalama yirmi beş yıldır- trafikte ezilerek, pres olarak geçiren bir çocuğun duygu dünyası ne olacak? Bunu hesaba katıyor muyuz?
“Aileler Neden Kendi Mahallesindeki Okulu Tercih Etmek İstememektedir?”
Her şeyden önce insanların kendi bulundukları mahallelerdeki okullar için ciddî önyargıları vardır. Bunun temel nedeni de özentidir.
“Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.” misali başka mahallenin okulu bizim okulumuzdan daha kıymetli, daha kaliteli, daha iyi eğitim veriyormuş gibi bir önyargı mevcuttur. Oysa bu, yanlış bir yargıdır. Çünkü özellikle devlet okullarının birbirinden bir üstünlüğü yoktur. Fizikî şartlar, eğitim kadrosu, müfredat bütün okullarda aynıdır. Sadece fark okulun bulunduğu bölgedir. Bu bölgede bulunanlar kendi okullarını daha iyi hale getirmek için gayret etmeli ve okulunu desteklemelidir.
İmkânı olan veliler çocuklarını o trafik çilesine sokmayı -biraz da bilinçsizce- göze alıp başka mahalle okuluna götürünce ilgili velilerin çocukları bir okulda toplanmakta dolayısıyla ilgi gösterilen bu okul çok daha iyi ve kaliteli gibi reklamı kulaktan kulağa fısıldanarak yayılmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.