Bizim gibi ortaokul ve liseyi 1980’li yıllarda okuyanların karşısında bir engel vardı ve biz öğrenciler bu engeli bilmiyorduk: Derslerde sınavlar test tekniği ile ve çoktan seçmeli sorularla yapılmayacaktı. Merkezî sistemin yaptığı sınavlar ise bunun tam aksiydi. Yani ÖSS çoktan seçmeli test tekniği ile yapılan bir sınavdı. Böylece okullar öğrencileri merkezî sistemin yaptığı sınavlara hazırlayamayarak gerçek ölçmeyi yapamadı. Ölçme ve değerlendirme dediğimiz sınav, çoktan seçmeli test tekniği ile olunca okulların vermediği bu teknikle sınavlara hazırlık kursları dediğimiz yeni eğitim merkezleri yani dershaneler bu şekilde ortaya çıktı.
Dershanelerin varlığı eğitim sektöründe büyük bir ekonomik yapı oluşturdu. Bir tarafta devletin kurumları ücretsiz eğitim ve öğretim hizmeti verirken diğer tarafta büyük bir sermaye ile paralı özel eğitim kurumları ortaya çıktı.
Çocukların sınavdan sınava yarıştığı öğrencilik yılları iki aşamalı eğitim dilimine ayrıldı: Okul ve dershane. Çocuk sabah okula, öğleden sonra dershaneye gitti. Devletin en büyük yatırımı eğitime olduğu halde çocuklar bir de parayla dershaneye gittiler.
Dershaneciliğin neden ortaya çıktığını, neden okullardaki sınavların merkezî sınavlarla bütünleşmediğini, okullardaki öğretmenlerin işlerini yaparken neden eğitim öğretim faaliyetlerini daha kaliteli bir hale getiremediklerini, eğitim kurum müdürlerinin, yöneticilerinin meseleye neden ibadet aşkıyla yaklaşmadıklarının temelinde eğitim sisteminin bütün bu sorulara cevap vermede yetersiz kalışından kaynaklanmaktadır.
Biz yeni bir döneme giriyoruz. Eğitim sistemi kendini yenileyerek ve gelişerek değişimini sürdürüyor. Buna mecburuz. Hem yeniliğe, hem değişime. Çünkü heba edecek bir çocuğumuz bile olmamalı. Türkiye varlığını ancak genç neslin iyi yetiştirmesiyle sürdürebilir. Muarızlarımız her koldan saldırılarını sürdürüyor. Bu nedenle yeni dönemde eğitim sistemindeki yenilik okullarımızda uygulanabilir şekliyle görülecek. Bu bilinmeyen bir yenilik değil. Çocuklarımızın hem eğlenerek hem de eğitilerek sınavlara hazırlanmasını ve sınavlarındaki başarılarıyla da bir sonraki eğitim kurumlarına geçmelerini kolaylaştıracak bir yöntemi uygulamaktır.
Sınıf ortamında öğrenciler bir bütünlük içinde değerlendirilmeli, bütün kazanımlar için yaprak testler, tarama testleri, ünite testleri, deneme sınavları yapıldıktan sonra sınav analizleri yapılmalı, bu analizlere göre öğrencilerin beklentilerine cevaplar verilmelidir.
Yetiştirme kursları, hazırlık kursları ve proje sınıfları için bir öğretmen ille de para peşinde olmamalı, elimizi uzatmamızı bekleyen her çocuğa elimizi uzatmalı, omzuna, yüreğine dokunacağımız projeler ile her öğretmenin zümresiyle birlikte haziran ve eylül seminer dönemini verimli geçirmelidir.
Millî eğitim politikaları merkezden yerele doğru ele alınmalı ve her okul hitap ettiği öğrenci kitlesine gerçekçi yaklaşımlarla eğitim hizmetine çözüm odaklı ve öğrenci merkezli yaklaşmalıdır.
Okul, eğitim yuvasıdır. Çocukların mutlu olduğu okullar iyi bir neslin varlığını beraberinde getirir. Şimdi bizim üzerimize düşen şudur: Yeni dönemde üzerimize düşen ne varsa bunu gerçekleştirmektir. Soru havuzu oluşacaksa oluşturmalıyız. Optik okuyuculara ihtiyacımız varsa temin etmeliyiz. Sınav analizi gerekiyorsa yapmalıyız. Çocuklarımızın evlerine aile ziyareti yapmamız gerekiyorsa bu ziyareti planlayıp yapmalıyız. Bu çocuklar bize emanetse emanete hıyanet etmemek budur.
Eğitimde yeni dönem bu şekliyle okulların daha kaliteli hale gelmesinde öğretmenlere büyük bir saygınlık ve itibar kazandıracaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.