MEB’İN ÜVEY EVLATLARI
Milli Eğitim Bakanlığının Yönetici Atama Yönetmeliğini değişmesi ile birlikte birçok eğitim kurumunun yöneticileri değişti. Süreç kendi içersinde eğitim yöneticiliğinin yapısal olarak değişmesini de beraberinde getirdi. Bu yapısal değişikliğin bazı noktalarda olumlu bir değişiklik olduğunu söylemek ise mümkün olmamaktadır. Çünkü yaşanan son süreçte okul ve kurumlarda eğitim yöneticilerinin iş yükünün her geçen gün artması ve bu iş yüküne rağmen herhangi bir ekonomik iyileştirmenin olmaması eğitim yöneticilerinin Milli Eğitim Bakanlığının üvey evlatları olmasına neden olmuştur.
Eğitim yöneticiliği her geçen gün zorlaşan ve değeri azalan bir unvan olmaktadır. Ayrıca son süreçte işleyiş açısından birçok olumsuzluğu da içermeye başlamaktadır. Eğitim yöneticilerinin yaşadığı bazı olumsuzlukları sıralayacak olursak:
Eğitim Yöneticilerinin seminer, toplantı, konferans gibi birçok faaliyetin dolgu malzemesi olarak görülmesi okullarımızda yapılacak birçok işimiz varken seminer, toplantı ve konferanslara çağrılarak asli işimiz olan okullarımızdaki görevlerimizin başında olamamamız. (Ayrıca bu noktada birçok öğretmen arkadaşımız zorlu seminerlerle derslerinden alınmakta ve öğrencilerimizin dersleri boş geçmektedir.)
Eğitim yöneticileri birden fazla soruşturmada görevlendirilerek okul okul dolaşıp soruşturmalarda görevlendirilmektedir. İlginçtir ki bir okul müdürü arkadaşımla görüştüğümde sekiz tane soruşturmada görevlendirildiğini söylemesi bu işin garabetini ortaya çıkarmaktadır. Oysa okul müdürlerimiz yalnızca bir soruşturmada görevlendirilmelidir. Bir soruşturma bitmeden başka bir soruşturma verilmemelidir. Ayrıca her görevlendirilen soruşturma karşılığında ek ders ücreti verilmesi sağlanmalıdır.
Eğitim Yöneticileri hafta sonu kurslarda görev alarak cumartesi ve pazar günlerini ailelerinden fedakârlık yaptığı halde ne maddi ne de manevi olarak takdir edilmemek. Halen hafta sonu kurslarında müdür ya da müdür yardımcısından sadece bir tanesine iki saat ek ders ücreti ödenmesi sorununun çözülmemiş olması ve hafta sonu kurslarında görevli idarecilerin ek derslerinde artış sağlanmamış olması.
Birçok eğitim yöneticisi arkadaşımızın herhangi bir ödenekleri olmadığı halde temizlik, güvenlik, stratejik plan, iş sağlığı güvenliği gibi ödenek isteyen işlerle uğraştırılarak sanki okulların ödenekleri varmışçasına tüm bu işlerin mükemmel olarak yapılmasının istenmesi. Ödenek olmadığı halde kurum müdürlerinin işveren olarak görülmesi. Yaşanabilecek herhangi bir olumsuzluktan sorumlu tutulması.
Eğitim kurumlarında öğretmenlerimiz hak ettikleri nöbet ücretini alırken okul müdür ve müdür yardımlarının bu ekonomik iyileştirmeden faydalanamaması.
Eğitim yöneticiliğinin dört yıl ile sınırlandırılarak okul yöneticilerimizin geleceklerini görememesi ve bu konunun muallâkta kalması. Oysaki eğitim yöneticiliği süreç isteyen ve belirli bir süreç sonucunda başarıyı getiren bir olgudur.
Okul ve kurumlarımızın birçok sıkıntısı ile uğraşırken birçok eğitim yöneticisi arkadaşımız herhangi bir başarı belgesi ile ödüllendirilmemesi de motivasyonu düşürücü önemli bir unsurdur. Örneğin bir ilçemizde üç yıldır herhangi bir okul yöneticisi ya da öğretmen arkadaşımızın ödül alamamış olması ise ilginç bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Eğitim yöneticisi arkadaşlarımız yaşadığı ekonomik sıkıntılara rağmen okul ve kurumlarındaki birçok sorunu çözerek eğitim – öğretimin aksamadan devam etmesini, devletin eğitim politikasının devamının sağlanmasında olağanüstü bir gayret sarf etmektedir. Ancak bazı makam sahiplerinin özellikle kişiliğini makamlarından alanların tavır ve üslupları ise akla ziyan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Okul müdür ve müdür yardımlarını motive eden onlarla sorunlarının çözümü noktasında istişare eden makam sahiplerini her zaman olduğu gibi yine takdir ediyoruz. Makamlarının haklarını verdiklerine inanarak kendilerini daha üst makamlarda görmeyi temenni ediyoruz.
Yukarıda saydığımız bazı sorunlar eğitim yöneticisi arkadaşlarımızın yaşadığı sıkıntılardan sadece bazılarıdır. Bunlar gibi birçok sorunu daha sıralayabiliriz. Ancak buradaki en temel sıkıntı Eğitim Yöneticiliğikavramındaki “Eğitim“ kavramının çıkarılarak Eğitim Yöneticiliğinisadece “Yöneticilik“ olarak algılamak en önemli sorunu oluşturmaktadır. Mevzuat noktasında ise eğitim yöneticiliğinin tanımının tam ve net olmaması ise iş yükü açısından Vurun Abalıya dedirten bir bakış açısını ortaya çıkarmaktadır. Oysaki bizler ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı yetiştiren kurumların yöneticileriyiz. Yani Eğitim Yöneticileriyiz. Herhangi bir işletmenin Yöneticileri Değiliz.
Melih DURMAZ
Eğitim Yöneticisi/Sendikacı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.