Eğitimde yeniden seferberlik halindeyiz. Seçimden sonra bütün kurumlarımız ve eğitime dair derdi olanlar yeniden yollara düştü. Müfredat çalışanlar, rapor yazanlar, ders kitabı geliştirenler, kulüp kuranlar, yeni eğitim felsefesinden yeni eğitim modeline kadar geniş bir yelpazede çalışmalar yapılıyor.
Ancak bir problemimiz var, roller karışıyor. Herkesin her şeyden anladığı bir ülkeyiz ancak eğitim biraz farklı. Sadece iyi niyet bu alanda yetmiyor. Yakın zamanda tecrübe ettiğimiz hataları tekrar ederek zaman kaybetmemeliyiz. Eğitim en basit hali ile okullarda, öğretmenlerin yaptığı bir iştir. Çocuğun eğitimini, anne babanın evliliklerini hangi temeller üzerine kurdukları dönemden başlatan yaklaşımlara rağmen bu gerçek değişmiyor.
Toplumda daha iyi eğitim ve eğitimde başarı için yapılan çalışmalar kıymetli olmakla beraber; öğretmeni değersizleştiren ve motivasyonunu bozan, idarecileri işini yapamaz hale getiren bir sonuç doğuruyorsa dönüp, “her kurum öncelikle kendi işini yapsın” demek gerekiyor.
Görüyoruz ki 15 Temmuz sonrası, gerek gönüllü kuruluşlar gerekse bakanlığın geliştirdiği vizyon belgesi ve devamında mesleki eğitim ve okul öncesi öncelikli çalışmalar, istenilen sonucu vermemiştir. Çünkü herkesin öğretmenden ve okuldan çok farklı beklentileri var. Eğitim sisteminden, akademik başarıdan toplumun değerlerini kuşanan veya tam tersi bu değerlere karşı duran bireyler yetiştirmesini bekleyenlerimiz var.
Çok kıymetli İstanbul valimize göre öğrencilerimizin bir alanda lisanslı sporcu olmaları, bir başka ilimizde düzenli kitap okumaları, AB projeleri geliştirmeleri, döner sermaye limitlerini patlatmaları, TÜBİTAK projelerinde ülke derecesi yapmaları, kamplara katlım, seçmeli dersler derken listenin sonu bir türlü gelmiyor. Sonunda döneme, valiye, kaymakama göre değişen ve yoğunlaşan kargaşalar toplamı, aslında umduğumuz eğitim değil kişisel hevesler bütünü olarak zaman, emek ve kaynak tüketmeye devam ediyor.
Eğitimi; yerine, imkânlara, ihtiyaçlara, önceliklere göre planlanmış bütün bu anlamlı çabaları kapsayan; bütünden koparılarak proje haline getirilmemiş, eğitimciler tarafından kararlaştırılmış uğraşlar toplamı olarak konumlandırdığımızda hep birlikte rahat edeceğiz ve işler yoluna girecek. Öğrencilerimiz hem okuyacak, hem spor yapacak, Kur’an okuyacak, resim yapacak, enstrüman çalacak, üretecek…
Peki, siz sendika olarak ne yapıyorsunuz denirse her şeyden önce yanlış gördüğümüzü söylüyor, yol gösteriyor, raporlar üretiyor, idareciler yetiştiriyor, öğretmen eğitimleri yapıyor, müfredat ve ders kitaplarını çalışıyoruz. Çünkü otuz yıldır bir eğitim sendikası olarak klasik ücret sendikacılığının ötesinde kavgamız ve sorumluluklarımız olduğunu söylüyor ve ona göre davranıyoruz. Yeni dönemde bu güzel çalışmaları çok daha ileri götürecek ve eğitim hamlesinin ve toplumsal dönüşümün çok önemli paydaşı olmaya devam edeceğiz.
Özetle demem odur ki eğitimde yeni bir dönem başlamıştır. Öğretmenin öğretmen, öğrencinin öğrenci, velinin veli, okulun okul olduğu bir ortam başarı için atılan önemli adımdır. Şimdi eğitimcilerin felsefe, model, sistem, müfredat, ders kitabı… çalışacağı zamandır.